Bugün size bir devletin vizyon projesi olarak hayata geçirilen, ancak proje bitiminde işlerin hiç de umulduğu gibi gitmediği; Asvan Barajı Projesi’nden bahsedeceğiz.
Projeye muhalefet edenlerin dikkate alınmadığı, bazı basit hesaplamaların gözardı edildiği bir proje olan Asvan Barajı, 1960 yılında temeli atılarak hayata geçirildi ve 10 yıl sonra; 10 Aralık 1970’te tamamlandı. Uğruna koca bir tarihi kentin yer değiştirdiği barajın hikayesi…
Temel Atılmadan Öncesi
Mısır devlet başkanı Cemal Abdül Nasır, ülkesinin ekonomik olarak bağımsız hale gelmesi için Süveyş Kanalı’nı devletleştirme ve Asvan Barajı’nı inşa etmeyi öncelikli hedefleri arasına koymuştu.
Süveyş Kanalı’nı işleten özel şirketin hisselerini alarak devlet malı haline getirmesiyle Süveyş Krizi patlak verdi. İngiltere ve Fransa’yı karşısına alan Mısır, ABD ve Sovyetler Birliği’nin kendisine taraf olmasıyla bu krizi başarıyla atlatmayı başardı.
Süveyş Krizi’nden önce, Asvan Barajı Projesi’ne kredi almak için Batılı ülkelerin kapısını çalan ancak olumlu yanıt alamayan Mısır, bu konuda da aradığı desteği Sovyetlerden aldı.
Nil çevresinde geniş bir sulama arazisi oluşturarak tarımda verimi artırmak ve elektrik ihtiyacında dışa olan bağımlılığı azaltmak hedefleriyle yola çıkılan ancak ekolojik bir felakete dönüşen projenin yükünü yalnızca bu iki ülkeye yıkmak çok adil bir yargılama olmayacaktır.
Projeyi Batı Alman mühendisler çizmişti, Dünya Bankası bir miktar destek vermeyi kabul etmişti ve her ne kadar son anda vazgeçmiş olsalar da Amerika Dışişleri Bakanlığı projeyi mali açıdan destekleyeceği sözünü vermişti.
Başlıklar
Toggle-Endişeler
Kamulaştırma sonrası Süveyş Kanalı’nın kurucusu Fransız Ferdinand de Lesseps’in heykeli kaldırılıyor.
Saygın uluslararası danışmanların aksine bazı Mısırlı akademisyenler, projenin sonunun felakete çıkacağı yönünde uyarılarda bulunmuşlardı. Bunlardan birisi olan hidrolojist Dr. Abdul Aziz Ahmed, Londra’da bulunan İnşaat Mühendisleri Enstitüsü’nü; Mısır’ın baraj işlerinde tecrübesiz, Nil kaynaklı sulama politikasının tamamen teoriden ibaret, böyle bir barajı yapmanın da zararlı ve mantık dışı olduğu konusunda uyardı.
Dr. Ahmed, baraj su tutmaya başladıktan sonra yılda milyonlarca ton mil toprağın baraj gölünde birikeceğini ve bu verimli toprağın Mısır’ın tarım yapılan arazilerine ulaşamamasından ötürü ziraatçılığın büyük zarar göreceğini düşünüyordu.
Cemal Abdül Nasır
Mil, genellikle nehir kenarlarında bulunan, organik madde açısından zengin ve yapı bakımından kumlu topraklara oranla daha fazla su tutabilen bir toprak çeşididir.
Milden mahrum kalarak ilerleyecek olan suyun barajdan sonraki yaklaşık 500 millik güzergahı boyunca nehir kenarlarını, setleri ve köprüleri aşındıracağı tehlikesi de bulunmaktaydı.
Bunların dışında baraj gölünde meydana gelebilecek buharlaşma, sızıntı ve yeraltı sularının hareketindeki değişim; Mısır’ı eskiden sahip olduğu suya dahi muhtaç edebilirdi.
Dr. Ahmed, Mısır’a gelir gelmez görevinden alındı ve böylelikle bütün olası sorunlar ortadan kaldırılmış oldu.
-“Dimyat’a Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak”
Diğer bir tehlike senaryosu da sudaki yaşamla ilgiliydi. Nil Nehri denize dökülmeden kısa bir mesafe öncesinde ikiye ayrılıyordu. Bu durum o bölgedeki verimli arazinin daha da geniş alana yayılmasını sağlamıştı. Barajın su tutmaya başlamasıyla deltayı çevreleyen sularda tuz oranı artış gösterebilir ve milyonlarca dönüm toprağın verimsiz hale dönüşmesine neden olabilirdi. Anlayacağınız Mısır, tarımsal verimliliği artırmayı hedeflerken eldeki arazilerinden olabilirdi.
Öngörülen diğer felaket senaryolarından bazıları, baraj su tutmaya başladığı an ortaya çıkmaya başladı. Yazının devamında onlardan da söz edeceğiz.
Baraj’ın Yapımı
Asvan Barajı, aslında Nil üzerine yapılan ikinci Asvan Barajı’ydı. Antik Mısır’a dair tarihi pek çok ögeyi barındıran Asvan kentinden ismini alan barajlardan ilki, 1902 yılında yapılmıştı ve yeni baraja oranla oldukça küçük bir yapıydı. 1960’da inşaatına başlanan Asvan Barajı’nın kuzeyinde yer alan ilk baraj, günümüzde hala yerinde durmaktadır.
Diğer adı “as-Sad al-‘Aali” olan yeni barajın temel atma törenine Sovyet Lider Nikita Kruşçev ve Mısır’ın yakın olduğu Arap devlet başkanları katıldı. Rus mühendislerin etkin rol oynadığı barajın yapımında 25 bin Mısırlı çalıştı.
-Tarihi Eserlerin Taşınması
Daha sonra adına Nasır adı verilecek olan baraj gölünün sularının yükselmeye başlamasıyla çevrede bulunan pek çok tarihi yapı sular altında kalacaktı. Bu yapıların arasında Ebu Simbel Tapınakları da bulunmaktaydı ve sular altında kalmasına kimse razı değildi. Mısır, tarihi eserlerin yerlerinden taşınmasına karar verdi ancak maliyet ve tecrübe gerektiren bu iş için dünyadan yardım istedi.
1902’de İnşa Edilen İlk Baraj
Türkiye de dahil pek çok ülke Mısır’a yardıma koştu. Yekpare olan heykellerin kesilerek taşınması icap ettiğinden, tıp dünyasına danışılarak yüzlerine en az zarar verecek şekilde kesim işlemleri yapıldı. Çalışmalar sonunda, destekleri ölçüsünde her ülkeye tarihi eserlerin bir kısmı hediye edildi.
-Baraj Su Tutmaya Başlıyor
Baraj temel atma töreninden yaklaşık 4 yıl sonra su tutmaya başladı. 1964 yılında inşaatın bir bölümünün bitmesiyle başlayan bu süreç barajın tamamlandığı 1970 yılından dört yıl sonra tamamlanabildi ve Nasır Gölü tam olarak doldu. Hesaplama yapan mühendisler yıllık buharlaşmayı 10 milyon metreküp olarak hesap ederken bir şeyi hesap dışı bırakmışlardı: rüzgar.
Ebu Simbel Tapınakları Yeni Yerlerine Yerleştiriliyor.
Tapınağın içinde bulunan tapınma taşına, Ramses’in doğum günü olan 21 Haziran’da gün ışığı doğrudan gelmekteydi. Yeni yerinde ise bu tarih 20 Haziran olarak değişti.
Rüzgarın etkisiyle buharlaşma miktarı 15 milyon metreküp seviyelerine çıkıyordu. Bu da tam dolum süresinin beklenenden geç olmasına ve zaman zaman su seviyesinin düşmesine sebep oldu.
Barajın Etkileri
Asvan Barajı; tarımda sulama, Nil taşkınlarını önleme ve elektrik üretimi konularında Mısır’ı rahatlatacak bir proje olarak hayata geçirilmişti.
Elektrik üretimi konusunda başarılı olduğu muhakkak, tam kapasite olarak çalışmaya başladığı ilk yıllarda ülkenin elektrik ihtiyacının yarısını karşılıyordu. Artan ihtiyaçtan dolayı bu rakam bugün %15 seviyelerine gerilemiş durumda. Nil taşkınları ise bugün az da olsa devam ediyor. Bu konuda bir başarı sağlandığı da söylenebilir.
Tarım konusunda ise projeyi hayata geçirenlerin hiç ummadığı bir tablo ortaya çıktı. Nil’in taşıdığı milin baraj gölü tabanına birikmeye başlamasıyla yaklaşık 6 milyon dönüm toprak kimyasal gübreyle beslenmek zorunda kaldı. Yıllar geçtikçe kimyasal gübrenin içeriği de zenginleştirildi. Çünkü milsiz kalan toprak zamanla fakirleşiyordu.
İlk yıllar dışarıdan milyonlarca ton ithal etmek zorunda kalınan kimyasal gübre bir süre sonra Mısır’da üretilmeye başlandı. Bu gübreye her daim muhtaç olan ülke için bu daha ekonomik olacaktı.
Suyun bekletilmesiyle sellerin önüne geçilmişti ancak nehrin hızının ve debisinin düşmesiyle toprakta biriken tuzu süpürecek güç de ortadan kalkmış oldu. Şiddetli buharlaşmayla birlikte topraktaki tuz seviyesi her geçen yıl arttı ve toprak çoraklaştı.Bu durumun önüne geçmek için üretilen çözümler de maliyeti daha yukarı çekmiş oldu ve tam anlamıyla bir başarı söz konusu olamadı.
Aswan Barajı ve Nasır Gölü’nün Bir Kısmı
1.300.000 dönüm kadar bir alanın tarıma kazandırılacağı düşünülerek hazırlanan proje hayata geçirildiğinde bu sayı 300.000 dolaylarında kalmıştı. Nil’in Akdeniz’e döküldüğü verimli deltadan tonlarca toprak kamyonlarla yeni arazilere taşındı.
Peki hiç mi olumlu bir şey olmadı? Oldu elbette, 700 bin dönüm arazi selden kurtarıldı ve sulama kanalları vasıtasıyla buralar sulanarak senede iki mahsul alınacak seviyeye getirildi.
-Bilharzia
Barajla birlikte Belçika büyüklüğünde bir göl ortaya çıktı: Nasır Gölü. Suyun durağan bir hal almasıyla da yeni bir hastalık türedi: Bilharzia(Şistozomiyaz). İnsanların daha önce bilmediği ancak 20. yüzyılda sulama kanallarının ortaya çıkmasıyla adı duyulmaya başlanan bu hastalık, Mısır’da sıkça görülmeye başladı.
Hastalığın sebebi salyangozların taşıdığı parazitlerdi. Daha önce akıntıyla ve sel sularıyla birlikte denize sürüklenen salyangozlar, suların durulması ve selin artık onları vurmamasından ötürü ortalıkta daha sık görülür olmuşlardı. Bir ayda sayılarını on binlerce artırabilen bu salyangozlar, yaklaşık 300 millik(~480 km) göl çevresini istila ettiler.
Salyangozlar, yedikleri solucanlardan ötürü bu hastalığı taşıyorlardı. İnsanların da salyangozları yemesinden ötürü hastalık insan vücudunda kendini göstermeye başladı. İlk zamanlar tedavisi olmayan bir hastalık olduğu için ölümlü vakalara rastlanmıştı. Ölüm olmadığı durumlarda da insanları oldukça bitkin düşürerek günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma getirebiliyordu.
Halk arasında Salyangoz Ateşi olarak bilinen bu hastalık 70’li yılların başında Mısır nüfusunun dörtte birinde görülmüştü. Dünya Sağlık Örgütü ve Mısır devletinin yıllar süren mücadelesi sonrasında hastalık kontrol altına alınabildi.
Suda Yaşam
Baraj gölü oluşmaya başladığı andan itibaren suyla birlikte milyonlarca tonluk zengin mil toprağının baraj alanında birikmeye başlaması sudaki yaşamı olumsuz etkiledi. Akdeniz yerine göle biriken mil yüzünden, denizdeki plankton ve organik karbon miktarı arttı ve Akdeniz’de bolca bulunan sardunya, uskumru, karides, ıstakoz gibi deniz canlıları bölgeden uzaklaştı. Nasır Gölü’nde azalan balık popülasyonu, dışarıdan getirilen balıkların üremesiyle bir nebze kurtarılmış olsa da, yapılan barajın deniz hayatını etkilediği gerçeği ve çeşitliliği azalttığı su götürmez bir gerçek oldu.
Son Söz
Cemal Abdül Nasır, barajın resmi açılışından bir kaç ay evvel hayata gözlerini yumdu. Mısır’ı ekonomik olarak rahatlamak isteğiyle giriştiği iki büyük projeden biri olan Asvan Barajı; tarihi eserlerin taşınması, hastalıklarla mücadele, verimli toprağın nakliyesi, çoraklaşan toprağın geri kazanılmaya çalışılması gibi pek çok plan dışı kalemi ekleyince milyarlarca dolara varan bir maliyete sebep oldu. Bazı uzmanlara göre daha küçük ölçekte birkaç tane baraj yapılması yaşanan sorunların önüne geçebilirdi.
Vizyon proje olarak görülmesi, yapılan eleştirilerin dikkate alınmamasına sebep olmuş olabilir. Pek çok uzmanın onayıyla yapılan, o dönem dünyanın en pahalı ve en büyük barajı olan Asvan, bugün hala tartışılmakta. Çevresel anlamda bir felakete sebep olduğunu düşünenlerin sayısı hiç de az değil.
Kaynaklar:
The Aswan Disaster – Yazar: Claire Sterling, CoğrafiBlog, DW, ChinaInfoGuide