Bugün Türkiye’de 30 bini aşkın okul öncesi eğitim veren kurum bulunmakta. Cumhuriyet ilan edildiği gün bu sayı 80’di. Peki sayının “1” olduğu zamanı hiç merak ettiniz mi, ya da daha öncesini? Bu okulları ilk kim kurmuş, çocukların eğitimi için kimler kafa yormuş? Konu çok uzun aslında ama endişelenmeyin; sizi, “anaokullarının” tarihine doğru kısa bir yolculuğa çıkaracağız.
İnsan yaşamının ilk altı yılı, zihinsel ve bedensel gelişimin en hızlı; çevreyle etkileşimin en fazla olduğu dönemdir. Kişiliğin yüzde 70 geliştiği ve yaratıcılığın ortaya çıktığı bu yaşlarda eğitim, yaşamın gidişatı için son derece önemlidir.
Her ne kadar birkaç on yıldır hayatımızdaymış gibi görünse de, okul öncesi eğitim uygulamalarının tarihi bir hayli eski. İlk çağ düşünürlerinden Platon ve Aristo, çocuklara yönelik eğitimin nasıl olması gerektiğine dair fikirler ortaya koyan, bu konuda fikir yürüten ilk isimlerden.
Geçen yüzyıllar boyunca, bu konuda fikir beyan edenler oldu. Ancak ortaya çıkan çalışmalar, genellikle zihinsel ve bedensel engelli çocukların eğitimine odaklandı. İşler 18. yüzyıldan itibaren biraz daha değişmeye başladı ve modern anlamda ilk anaokullarının temeli de yine bu yüzyılda atıldı.
Örneğin; Fransa’nın Strasbourg bölgesinde yaşayan Johann Friedrich Oberlin ve Louise Scheppler, gün içinde ebeveynleri tarlaya giden çocukların bakımını sağlamak amacıyla anaokulu açtığında sene 1779’du.(Kaynakların bazılarında tarihler farklı olsa da hepsi 1770’li yılların içerisinde)
O yıllarda büyük bir hızla yayılan bu tip yuvalar bir yana; modern anaokullarının temelini oluşturan yapı, “kindergarten” adıyla Alman Friedrich Wilhelm August Fröbel tarafından 1840’da, ülkesi Almanya’da kuruldu.
Bazı kaynaklarda söz konusu tarih 1837 olarak belirtilse de, o yıl yine Fröbel tarafından kurulan anaokulu Fransa’dakilere benzer eski tip okulların bir kopyasıydı.
Başlıklar
ToggleTürkiye’de Okul Öncesi Eğitim
“Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Gelelim bize. Pek çok araştırmacı, 15.yüzyılda Osmanlı Eğitim Sistemi içerisinde yer alan Sıbyan mekteplerini anaokullarının temeli olarak göstermektedirler. Ne var ki; bugünkü anlamıyla “anaokulu” kavramı, ancak 20. yüzyılda topraklarımızda yerini almıştır.
II. Meşrutiyet Dönemi(23 Temmuz 1908- 11 Nisan 1920) öncesinde bazı illerimizde kurulmuş olan birkaç özel anaokulu olduğu bilinmektedir. Bu okullardan biri, dönemin ünlü eğitimcilerinden Satı Bey tarafından, İstanbul’da açılmıştı. Hatta Satı Bey’in açmış olduğu yuva, kısa zamanda zengin ailelerin çocuklarını göndermek için sıraya girdikleri bir yer halini almıştı. Okulda, çocuk gelişimi konusundaki fikirleriyle öncü olmuş; Pestallozzi, Froebel, Montessori gibi isimlerin görüşleri ışığında eğitim verilmekteydi. Örneğin; her bir çocukla özel olarak ilgilenildiği, ödüllerin verildiği, fiziksel cezaların uzağında bir ortam oluşturulmuştu.
Yine bir başka eğitimci olan Kazım Nami Bey de(Duru), Avrupa’da görüp incelediği kreşler sonrası Selanik’te özel bir sınıf açmıştı.
6 Ekim 1913 tarihinde çıkarılacak olan Tedrisatı İptidaiye Kanunu Muvakkati (İlköğretim Geçici Kanunu) öncesi, Almanya ve Fransa’nın eğitim sistemleri incelenmiş ve kendi sistemimize yeni kurumlar eklenmesi kararlaştırılmıştı. Bunlardan bir tanesi de, anaokullarının oluşturulmasıydı. Nitekim, 1914 yılı Maarif Nezareti(Eğitim Bakanlığı) bütçesi hazırlanırken, “Çocuk Bahçesi” olarak adlandırılan anaokullarının açılması için ödenek ayrılmıştı.
Kanunun yürürlüğe girmesinden yaklaşık 4 ay sonra; 1914 Ocak’ında, Nezaret’e bağlı ilk anaokulu 50 kadar öğrenciyle hizmete açıldı. Bu, okul öncesi eğitim alanında resmi olarak açılan ilk okulumuzdu.
Her ne kadar hızla yeni “Çocuk Bahçeleri”nin açılması yönünde kararlar alınsa da, ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar buna mani oldu. Cumhuriyet’in kurulduğu gün, ülke sınırları içerisinde kalmış olan anaokulu sayımız 80’di.
Bilişsel gelişim kuramının yaratıcısı Jean Piaget: “Çocuklar etkin katılım sağlayarak öğrenebilecekleri bir çevre hazırlanmalı, uygulanacak eğitim teknikleri, onların doğuştan sahip olduğu özelliklere uygun çevre koşullarını destekleyecek şekilde olmalıdır.”
O gün 5880 olan öğrenci sayımız, artan nüfus ve açılan yeni okulların paralelinde bugün bir buçuk milyonu aşmış durumdadır.
Son Bakış: Dünyada Uygulanan Eğitim Programları
Daha önce bahsettiğimiz gibi, çocukların eğitimine dair fikirler ilk çağdan bu yana dile getirilmekteydi. Aristo ve Platon, eğitimde oyunun üzerinde durup ve çocuğun bireysel özelliklerine uygun bir metot izlenmesi gerektiğini belirtmişlerdi.
Farabi çocuklara bir şey öğretirken, kolaydan zora doğru giden bir anlayış olması gerektiğini savunmuştu.
Bir başka düşünür Jon Amos Comenius(1592-1670) ise; erken yaşlarda başlayacak eğitimin somut bir anlayışta ve nesneleri göstererek yapılması gerektiğini ifade etmişti.
Tüm bu birikimler, yıllar geçtikçe birer metot olarak okul öncesi çocuk eğitiminde yer almaya başladılar. Bunların başlıcaları; Montessori, Reggio Emillia, İlk Yıllar, High/Scope , Head Start ve Waldorf eğitim programlarıdır. Bugün itibariyle 100 yılı aşmış olan Waldorf Eğitimi, 1919 yılında Avusturyalı filozof ve eğitimci Rudolf Steiner tarafından geliştirilmiştir.
Amerikalı felsefeci, psikolog ve eğitimci olan John Dewey, çocukların kendi kararlarını vermelerine olanak tanıyan, yaşıtları ile paylaşımda bulundukları, problem çözme ve işbirliği gibi becerilerini geliştirmelerine olanak tanıyan bir eğitim ortamının oluşturulması gerekliliğini savunmuştur.
Çocuğun; düşünme, istekli olma ve hissetme yapısını geliştirmek; hayat hakkında bilgi sahibi olmasını, sağlıklı bir yolla yaşamda aktif bir rol almasını sağlamak söz konusu eğitim programının temel amaçlarını oluşturur. Waldorf Eğitiminde öğretmen, bir otorite olmasının yanında; davranışları ve kılık kıyafetiyle rol model konumundadır. Her çocuğun içindeki öğrenme sevgisini ortaya çıkarmayı amaçlayan öğretmenlerin, üniversite diplomalarının yanında Uluslararası Waldorf Erken Çocukluk Eğitimi Belgesi’ne de sahip olmaları da gerekmektedir.
Diğer programlara kıyasla daha etkili ve başarılı sonuçlar veren Walford, ülkemizde sayılı anaokulu tarafından uygulanmaktadır. Bunlardan bir tanesi olan Özel Anaokulu Ankara, alanında deneyimli ve tecrübeli kadrosuyla başkentteki yegane Waldorf Eğitimi veren anaokulu olmanın gururunu yaşamaktadır.
Verdiği eşit yaşam mücadelesiyle adını tarihe yazdırmış olan aktivist Frederick Douglass’ın sözleriyle size veda edelim: “Sağlam çocuklar yetiştirmek, arızalı insanları düzeltmekten kolaydır.”
Kaynaklar:
Osmanlı Devleti’nde Okul Öncesi Eğitim – Yazar:İbrahim Caner TÜRK
II. Meşrutiyet Dönemi’nden Günümüze Okul Öncesi Eğitim Programlarında ve Öğretmen Kılavuz Kitaplarında Okuma Yazmaya Hazırlık Çalışmalarının Değerlendirilmesi – Yazar: Sibel Atli, Gülen Baran
Cumhuriyetin İlanından Günümüze Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim ve İköğretimde Niceliksel ve Niteliksel Gelişmeler -Yazar: Meral Taner Derman, Handan Asûde Başal
Okul Öncesi Eğitiminin Dünya’da ve Türkiye’de Tarihsel Gelişimi – Yazar: Özlem Bozyer
Meşrutiyet’ten Günümüze Okul Öncesi Eğitim – Yazar: Ebru Deretarla Gül