Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde sıklıkla dile getirdiği ve son olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ne “Direnme” diye seslendiği İş Bankası hisseleri konusu, yıllar içinde pek çok kere gündeme geldi. Bir dönem CHP’nin elinden alınan hisseler, parti için bir prestij meselesi durumunda.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikali sonrası mirası gereği CHP’nin himayesine giren hisselerde partinin yalnızca temsil hakkı bulunuyor.
Yüzde 28,9’luk hissenin partiye doğrudan maddi getirisi olmasa da, İş Bankası Yönetim Kurulu’na dört(önceleri üçtü) üye atama hakkının bulunması daha önceki yıllarda siyasal nüfuz oluşturması bakımından oldukça önemliydi. Çıkacak kredilerin akıbetini etkileyebilen parti, bu yönüyle diğer siyasi partilerin hedefi haline geliyordu.
Vasiyette adı geçen kişilerin payları düşüldükten sonra yalnızca Türk Dil Kurumu(TDK) ve Türk Tarih Kurumu(TTK) tüzel kişilikleri arasında paylaştırılan hisse gelirleri, zaman zaman bu kurumlar ve CHP arasında maddi tartışmalara da sebep oldu.
Başlıklar
Toggle12 Eylül Sonrası
1980 Askeri İhtilali sonrası oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi’nin 16 Ekim 1981’deki oturumunda CHP’nin İş Bankası hisseleri hakkında varılan hükümde; Atatürk’ün kendisine ait mal varlığından CHP’nin yararlanmasını öngören bir şey bulunmadığından ötürü kapatılan partinin hisselerinin Hazine’ye geçmesinde sakınca görülmediği aktarıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi cephesinde ise Atatürk’ün vasiyetinin çiğnendiği görüşü hakimdi. Kapatılan partinin eski genel başkanı Bülent Ecevit 1987 yılında yaptığı açıklamada, “Atatürk’ün vasiyetinin kurtarılması bizler için ulusal bir görevdir. Hukukun gereğidir. Bunun er geç gerçekleşeceğine inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
CHP’nin Yeniden Açılması
Kapatılan partilerin önündeki siyasi engellerin kaldırılmasıyla, 9 Eylül 1992 tarihinde CHP kapatıldığı günkü delegeleriyle yeniden açıldı ve hisselerinin peşinde düştü.
Hazine Müsteşarı Osman Ünsal’ın bankanın partiden alınanlarla birlikte Hazine’ye ait tüm hisseleri satacağı yönündeki açıklamaları sonrası CHP’nin hukuksal alandaki mücadelesi arttı.
Bunlar yaşanırken diğer partiler ve bir takım finans çevreleri CHP’nin hisseleri alıp piyasaya yön verecek bir konuma gelmesinden endişe ettiklerini ifade ettiler.
Hisselerin geri verilmesi ve miktarıyla alakalı Hazine’yle yaşadığı sorunları mahkemelerde aşan CHP, siyasi engellemeleri de nihayet 1997 yılında aşarak istediğine kavuştu. Ayrıca bu süreçte CHP’nin, bankadaki yönetim kurulu üye sayısını dörde çıkarma isteği de Başbakan Mesut Yılmaz’ın onayından geçerek yürürlüğe girdi.
TDK ve TTK Davaları
Sonraki yıllarda basında Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na hisselerden doğan kârı ödemediği haberleri sıkça yansır oldu.
CHP Lideri Deniz Baykal, bu kurumlarda gerici kadrolaşmalar olduğunu ve eski kimliğinden uzaklaştığını ifade ederek; vasiyette sözü geçen kurumlar olmadıklarını savundu.
2001 yılında TDK tarafından yapılan yazılı açıklamada, CHP ile yaşanan bu tartışmanın 1966 yılına dayandığı ve zaman zaman gündeme gelen bu sorunların yargıda TDK ve TTK’nın lehine sonuçlanarak ödemelerin yapıldığı hatırlatıldı.
Nitekim bir kez daha yargıya taşınan bu hadise 2006 yılında CHP aleyhine karara bağlandı ve iki kurum da ödemelerini aldılar.
Erdoğan Cephesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ya da yakın çevresinin İş Bankası ile ilgili söylemleri yeni değil. Erdoğan bu konudaki rahatsızlığını ilk olarak 2002 Genel Seçimleri öncesi televizyonda karşı karşıya geldiği Deniz Baykal’a iletti.
İş Bankası’nın Erol Evcil’e verdiği usülsüz kredilerden CHP’nin de sorumlu olduğunu belirten Erdoğan, “Kredinin altında dört CHP’linin imzası var. Bunları nasıl izah edeceksin?” dedi. Bunun üzerine Baykal, kredi verildiği dönemde (1997 öncesi) bankada henüz CHP üyelerinin olmadığını söyledi.
Daha sonra Erdoğan, kredilerde imzası olduğunu söylediği Erbaşar Özsoy ve Mustafa Özyürek tarafından mahkemeye verildi ve tazminat ödemeye mahkum oldu.
Ardından 31 Ocak 2006 tarihindeki parti grup toplantısında gündemdeki mal varlığı tartışmasıyla alakalı konuşan Başbakan Erdoğan, sözü CHP hisselerine getirdi. Dünyada banka sahibi olan tek parti CHP’dir diyen Başbakan, Halk Partisi’nin vasiyetin gereklerini yerine getirmediğini söyledi.
2016 yılında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, bugünkü tartışmanın temelini attı. Bulut, “O banka bu devletin, milletin bankası partinin o banka içinde organik bağı olamaz… Çok açık söylüyorum bir partinin bankası olamaz, acilen gerekli düzenleme yapılarak bu bankanın bir kamu bankası haline getirilmesi gerekiyor.” dedi.
Yiğit Bulut’un bu açıklamaları sonrsı İş Bankası hisseleri dibe çöktü,
Cumhurbaşkanı danışmanı olması sebebiyle böyle bir açıklama yapması eleştirildi ama bugün geldiğimiz noktada en üst merciden bu mesele yine açıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’nin TV kanalı satın alması üzerine sorulan soruyu yine bankaya getirdi ve “TV kanalı açmış açmamış çok önemli değil. Ama daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü suistimal ederek, İş Bankası hisselerinin yüzde 28’inin sahibi durumunda. Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse Hazine’ye girer.” açıklamasını yaptı.
Özal Örneği
Benzer bir durum daha önce yaşanmıştı. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanlığı döneminde İş Bankası’na atadığı Hazine temsilcilerinin ANAP’a yakın olması, o dönem sıkça eleştiriliyordu. Eğer CHP hisseleri bir kez daha Hazine’ye geçerse, benzer bir tabloyla karşılaşmamız oldukça olası.
Cumhurbaşkanı kararlı, ancak CHP’de geri adım atmayacak gibi görünüyor. Şimdilik söz düellosundan öte giden bir şey yok. Bakalım ilerleyen günler bu konuda ne getirecek?