Yok mu birileri, ne zaman evleniyorsun, bul artık birisini, düğün istiyoruz… Bunlar belli bir yaşa gelmiş her gencin duymaya aşina olduğu cümleler…
Bekarlığa savaş açan sadece eş dost değil. Zaman zaman devlet erkanından da bu konuda açıklamalara rast geliyoruz. Evliliğin nimetlerinin sıralandığı cümleler bir yana dursun, bekarlığa karşı açılan savaşta farklı bir mücadeleyi aktaracağız sizlere.
Meclis tarihimizde tam altı kez güncellenerek teklif edilen “Bekarlık Vergisi”ne göz atacağız.
Başlıklar
Toggleİlk Teklif
Ömrü savaşlarla geçen ve Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde verdiği kurtuluş mücadelesi sonrası rahat nefes olan milletimiz, geçen yıllar içinde pek çok evladını kaybetmişti.
Bağımsızlık mücadelemizin devam ettiği günlerde Canik(Samsun) Milletvekili Hamdi Bey, bekarlardan vergi alınmasına dair ilk kanun teklifini 19 Ekim 1920 tarihinde sundu.
Yirmi yaşını doldurmuş olup da henüz evlenmemiş olan veya her ne suretle olursa olsun eşinden boşanan erkeklerden vergi alınmasını öngören bu tasarıda ayrıca evlenmeye mani olabilecek, maddi olarak zorlayıcı örf ve adetlerin ortadan kaldırılarak kolaylıklar sağlanması da yer alıyordu.
Kabul edilen mazbata önce Maliye Encümenine ardından Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Encümenine gönderilmiş ancak kanun olarak kabul edilmemişti.
22 Şubat 1921
Henüz kanun teklifinin üzerinden dört ay geçmişti ki, bu sefer Erzurum Milletvekili Salih Efendi, “Mecburi Teehhül(Evlenme) Hakkındaki Kanun Teklifi”ni meclise sundu.
Salih Efendi verdiği teklifin hükümetin nüfuzu dâhilinde yaşayan delikanlı ve bekârlarımızı fuhuş ve kötü eğlencelerden, milletimizi alçaltıcı bu hal ve tavırlardan kurtarmak amacı içerdiğini, milletin birlikteliğini bozacak halleri azaltacağını dile getirdi.
Erkekleri hükme bağlayıcı olan bu kanun teklifinin bazı maddeleri şöyleydi;
-18 ile 25 yaş aralığında evlenmemiş olan erkeklerin 25 yaşını doldurduktan sonra, yıllık gelirlerinin yüzde yirmi beşini vergi olarak vermekle yükümlü olmaları…
-Ayrıca evli olup da işinden dolayı başka bir yere giderek orada iki sene bekâr olarak ikamet mecburiyetinde bulunanlar ya da mazereti dolayısıyla ailesini yanında getiremeyeceği sabit olanların, görev yaptıkları yerde mecburi evliliğe tabi tutulmaları ve görevleri bitiminde iki eşini de aynı mahalde bulundurmaları zorunda kalmaları…
Eğer ki bu kimseler altı ay içinde evlenmezlerse gelirlerinin yüzde on beşini vergi olarak vermeleri eğer ki iki sene sonunda ailelerini yanına getirmek istemez veya evlenmezlerse kolluk kuvvetleri tarafından ailesinin yanına götürülmeleri…
-25 yaşına kadar evlenmeyenlerden; ticaret, sanat, ziraat gibi mesleklerle uğraşmayan ve serseri gibi vakit geçirenlerin 26 yaşına kadar ıslah olmamaları durumunda zorunlu olarak geçimlerini sağlayabilecek kadar ücretle amele olarak çalıştırılmaları…
-Bunlara ek olarak evlenenlere arsa ya da ticaret için sermaye verilmesi öngörülen teklifte ayrıca; yasal yaş sınırı içinde evlenenlerin askerliğinin bir buçuk, evlenmeyenlerin ise üç yıl olması gerektiği belirtiliyordu.
50 yaşını dolduranların kanun kapsamında olmayacakları bu teklif, yapılan oylamayla kabul edilmemişti.
Yıllarca Sürecek Bir Mücadele
Evet, şimdi bu konunun yılmaz bir neferi olarak görülebilecek Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı Bey’in farklı tarihlerde güncellenerek dört defa meclise sunduğu teklifleri inceleyelim.
Sırrı Bey ilk kanun teklifini 18 Mart 1929 tarihinde meclise sundu. Teklifini sunma sebebi olarak yapılan nüfus sayımında kadın sayısının erkek sayısından fazla olmasını gösterdi. Çözüm olarak diğer Türk topluluklarından erkeklerin yurdumuza alınmasının yanı sıra evlenmeme konusunda ısrar eden kendi kadın ve erkek vatandaşlarımızın evlenmeleri gerektiğini belirtti.
Teklife göre 25-45 yaşları arasında bulunan tüm bekar erkekler ile 20-35 yaşları arasında olup da resmi bir daireden maaş alan tüm bekar kadınlar kazanç, arazi, barınma ve yol vergilerinin bir mislini Bekarlık Vergisi olarak vereceklerdi.
Elde edilen vergilerin %20’si, beşten fazla çocuk sahibi olan ailelere ikramiye olarak dağıtılacaktı.
Ancak bu kanun teklifi Maliye Encümeni tarafından faydasız bulunarak reddedildi.
Kamuoyunun Görüşleri
O yıllarda basının oldukça ilgi gösterdiği bu kanun teklifi vatandaşlara sorularak görüşleri gazetelerde yer aldı.
Görüşlerine yer verilen Doktor Kadri Reşat Paşa: “Bekârlık vergisinin evlenmeye tesir edeceğini zannetmiyorum. Bir adam bekâr kalmaya niyet ederse vergi tesiri ile evlenmez. Fazla miktarda vergi konsa bile tesiri yoktur. Maksat memlekette nüfusu artırmak ise öncelikle doğan çocukları ölümden korumak gerekmektedir. Memlekette kâfi miktarda çocuk doğuyor, halbuki gerek köylerde gerekse şehirlerde bunların çoğu ölüyor.” sözleriyle acı bir gerçeği gözler önüne seriyordu.
Bazı okuyucular da evliliğin maddi boyutuna dikkat çektiler. Bir memur olan Hikmet Bey: “Niçin mi evlenmiyorum? Kırk beş lira maaşlı bir memurum da ondan. Artık bana evlenmek tavsiye edebilir misiniz?” diyerek serzenişte bulunuyordu.
Bir başkası okuyucu da, “Evvela refah, sonra nikah” sözleriyle Hikmet Bey’in derdine tercüman oluyordu.
Tabi karşı çıkanlar gibi teklifi destekleyenler de vardı. Bunlardan birisi de Kadın Birliği Başkanı Latife Bekir Hanımdı. Latife Hanım, “Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı Bey’in teklifi gayet muvafıktır. Belki vergiye katlanır da evlenenler artmaz. Fakat bu vergi bilhassa memlekete çocuk yetiştirmek hususunda faideli olacaktır.” sözleriyle teklife sıcak baktığını bildiriyordu.
Yeni Teklifler ve İstatistikler
Süleyman Sırrı Bey 10 Aralık 1931 tarihinde eski teklifini güncelleyerek yeniden meclise sundu. Bu sefer asker, polis ve jandarmayı kanundan muaf tutmuştu.
Sırrı Bey’in teklifine dayanarak İstatistik Umum Müdürlüğü bir rapor yayınladı. Raporda genel nüfus sayımına göre memlekette bekarların sayısının 3.642.733 erkek ve 2.978.006 kadın olarak tespit edildiği, fakat yalnızca 181.154 erkek ve 210.247 kadının evlenecek çağda olup da evlenmemiş oldukları belirtildi. Ayrıca bu sayılardan yaşlıların nüfusunun çıkartılmadığı da not düşüldü.
Yozgat milletvekili, İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması sonrası da 1940 ve 1944 tarihlerinde bu teklifini yineledi. İki teklifinde de askerliğini yapmış olan her bekâr erkek ile on yedi yaşını bitirmiş her bekâr kadının BekârlıkVergisi’ni ödemekle mükellef tutulacağını belirtilmişti.
Bekarlığı süresince 45 yaşına kadar vergi alınmasını öngören teklifler, tıpkı öncekiler gibi reddedildi.
“Her Genç Evlenmek İstiyor”
Yıllar sonra yeniden gündeme gelen Bekarlık Vergisi teklifi üzerine Akşam gazetesindeki yazısında Şevket Rado: “Her genç evlenmek istiyor…tek engel parasızlıktır, mali vaziyetin müsadesizliğidir, işsizliktir. Küçük bir kısmı henüz aradıkları hayat arkadaşını bulamamışlardır…” sözleriyle konuyla ilgili fikirlerini beyan etti.
Safaeddin Karanakçı da Cumhuriyet gazetesindeki yazısında konuyla alakalı olarak,“…Vergi vermemek için evlenen vatandaş, bugünkü iktisadi şartlara göre çocuk yapmaktan çekinecektir…Bunun için de (öncelikle) cemiyetin iktisadi şartlarını, ahlaki temayüllerini düzeltmek, vatandaş gelirini yükseltmek lazımdır.” diyerek verilen kanun teklifinin amaçlandığı gibi nüfusu artırmayacağını belirtti.
Çocuk Ölümleri
Cumhuriyet dönemi ilk nüfus sayımı 1927, ikincisi ise 1935 yılında yapılmış ve bundan sonraki sayımlar beşer yıl arayla gerçekleşmişti. İlk sayımda ülkenin nüfusu 13.648.000 iken 1935 yılı sayımında 16.158.000 olarak sayılmıştı. 1950 sayımında ise ülke nüfusu 20.947.000 kişi olarak kaydedildi.
Nüfusun daha hızlı bir şekilde artması düşünülerek verilen bu kanun tekliflerinin hayatın gerçekleriyle örtüşmediği de ortadaydı. 1934 senesinde bir yaşına girmeden hayatını kaybeden 6038 bebek olduğu kayıtlara geçti. 1940’a gelindiğinde dahi başkent Ankara’da 565, ülkenin diğer büyük kentlerinden olan İzmir’de 1001, İstanbul’da ise 1347 bebek yaşına girmeden hayata gözlerini yumdu.
Cumhuriyet’in halletmesi gereken en önemli sorunlarından birisi sağlıklı nesiller yetiştirebilmekti. Mustafa Kemal Atatürk bu hususa verdiği önemi mecliste yaptığı konuşmada, “Nüfusun korunması ve artırılması amacını önemle göz önüne koyarım. Halk sağlığı için esaslı olarak göz önüne alınan önlemler durmaksızın daha iyi duruma getirilmeli ve genişletilmelidir. Verimli ve doğurgan olan Türk milleti sürekli ve bilimsel sağlık özenine erişince Türk vatanını hızla dolduracak ve şenlendirecek kuvvette olduğuna kimsenin şüphesi yoktur.” şeklinde dile getirmiştir.
Bekârlık Vergisi teklif edildiği şekliyle kanunlaşamamış ancak 1949 yılı içerisinde kabul edilen Gelir Vergisi içerisinde kendisine bekârlık zammı adıyla bir yer bulabilmiştir.
Sevilay Özer’in “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Bekârlık Vergisi’ne İlişkin Tartışmalar” adlı yazısından alınmıştır.