Bir İngiliz Konsolosunun Erzurum Kars Yolculuğu – 1846

Erzurum’daki İngiliz Konsolosu W.R. Holmes’un 1846 yılında gerçekleştirdiği Erzurum-Kars yolculuğu sırasında karşılaştığı bölge insanı ve yöneticilerine dair gözlemleri:

Erzurum’dan Kars’a gitmek üzere, Ağustos ayında posta atlarıyla yola çıktık. 

Erzurum’a yaklaşık olarak on mil uzaklıkta bir köy olan Hasankale’ye(bugünkü Pasinler ilçesi) gitmek üzere doğuya doğru devam ettik.

Gidiş Güzergahı

Pasinler Ovası’nda görünen yan kesilmiş ekin sapları, mahsulün bereketli olduğu hissini veriyordu. Fakat bana söylendiğine göre, “pas” dedikleri şey, mahsulün büyük bir kısmına musallat olduğundan hasattan pek verim alamayacaklardı.

Bir çok tarlada, ekin tohumlarının yerini büyük ölçüde kırmızıya çalan tozların kaplamış olduğunu ve sapların üzerinde kırmızı noktaların bulunduğunu gördüm. Pas adının bu görünüşten meydana çıktığı anlaşılıyor. Söylendiğine göre, pasa fazla yağmur yağması sebep olmaktadır.

bitkilerde pas hastalığı

Hasankale’de atları değiştirdik ve Horasan’a doğru yolumuza devam ettik. Horasan’da posta müdürü bana Kars’a giden yolun güvenilir olmadığını, bunun için yanıma muhafızlar almamı tavsiye etti.

Tedbirler alınmadan yolculuğumun daha rahat geçeceği belki düşünülebilir. Aslında genç ya da yaşlı olmuş benim için değişmezdi. Muhafızlarla seyahatin tek faydalı tarafı, grubu kalabalık göstermek ve belki de bir saldırıdan kurtulmaktı. Bunun yanı sıra halka, resmî makamlar tarafından da korunmakta olduğunuzu göstermiş olursunuz. Muhafızlarınızın az veya çok oluşları, silâhlı ya da silahsız bulunuşlarının sonucu değiştirmeyeceğine, gerçek bir tehlike karşısında kaçacaklarına kesin olarak inanıyordum.

Erzurum - 1800'lü yıllar

Yolda bir kaç yıl önce Kars valisi olan Bahri Paşa’nın yaptırmış olduğu bir han harabesine ulaştık. Bu hanlar büyük bir ihtiyacı karşılayabilirdi. Fakat bunlar daha kullanılmaya başlanmadan Paşa başka bir yere tayin edildi. Bunun üzerine halk, yeni gelen paşanın bir muhalefetini görmeksizin hanları yıkıp, kerestesini yakacak odun olarak kullandı.

Türkiye’de meydana getirilen her türlü yeniliğe karşı, gerek yerli halkın ve gerekse valilerin gösterdiği bu yaygın ilgisizlik anlaşılmayacak, inanılmayacak bir şeydir. 

Halkın bir kısmı, ataları gibi bir hayat sürmekten memnun görünüyor ve bir yeniliği; faydasını denemiş olsalar bile, sadece bir yenilik olduğu için bile kabule yanaşmıyorlar.

Valilere gelince onlar da kabiliyetlerini, halka ve çevrelerindeki her şeye rağmen, kendilerini zengin etmek uğrunda tüketiyorlar. Onlar için halk veya memleket ne anlam ifade eder? Belki de bir yıl sonra, başka bir yere nakledilecekler. Bundan ötürü, bulundukları yerin halkının refahı ile hiçbir  ilişikleri yoktu.

Bu Türk valiler arasında az, ama çok az sayıda bu durumda olmayanlar da vardı. Fakat bu insanların çabaları hep boşa gidiyordu. Yeni gelen vali selefinin başladığı bir çalışmayı hiç bir şekilde sonuçlandırmıyordu.

Sabah saat dokuza doğru Kars’a vardık. Paşa’yı rahatsız etmemek için bir Gürcü tüccarın evine misafir oldum. Ramazan ayında olduğumuz için Türkler güneşin doğuşundan batışına kadar oruç tutarlar, içtimaî durumu iyi olanlar, günün yarısını uyumakla  geçirirler. Bu sırada onları rahatsız etmek doğru bir şey olmaz.

O yıllarda Kars

Kars’ın evleri umumiyetle taş ve topraktan yapılmış kulübecikler şeklinde; sokakları ise bozuk, dar ve pis kaldırımlara sahiptir. Şehirde; yirmi cami, iki han, dört hamam ve bir Ermeni kilisesi vardır. Şu sırada yapılmış olan nüfus sayımına göre, burada 22.000 kişi yaşamakta olup, bunların dört yüzü Ermeni ve geriye kalanı da Müslümandır.

Kars Valisi Sırrı Paşa’yı ziyaretimde büyük bir nezaketle karşılandım. Onu zeki ve faal bir adam olarak buldum. Maalesef bu mertebeye ulaşmış bütün paşalar ilk görevlerinin sadece kendilerini zengin etmek olduğunu düşünüyorlar. 

Görüşmemiz sırasında, fikirlerinden edindiğim intibaya göre, onun dürüstlüğü, açıktan açığa sahtekârlığa dayanmaktadır. Ona göre, herhangi bir eşyayı çok zekice ele geçirmek ayıplanmamalıdır; bu bir yalancılık olamazdı; ancak bu, onun söylediğine göre “politika” olurdu.

Erzurum’a dönüşümden biraz sonra, Kars’ta karışıklık baş gösterdi. Bazı köylülere mahkeme tarafından 1500 şilin vergi konuldu. Fakat Paşa, bu miktarın 3000’e çıkarılmasını emretti. Zavallı halk bu haksız tutumun sebebini öğrenmek için Paşa’ya müracaat ettiler. Paşa, onlara
kötü muamele etti ve huzurundan kovdu. Bunun üzerine, köylüler
gürültü patırtı çıkarınca da hapse atıldılar. Paşa, sarayının önünde duran topları dışarıdaki halkın üzerine çevirtti. 

Genel olarak, bu Türk Paşaları konuşmalarında makul görünürler, yüksek hisleriyle öğüttürler: fakat iş uygulamaya gelince, maddî, indî ve bencil oldukları meydana çıkar.

Erzurum, 1846
İmza: W. R. Holmes.

Osman Ersoy’un “Bir İngiliz Konsolosunun 1846 Yılında Erzurum’dan Kars’a Seyahati” adlı makalesinden alınmıştır.