1800’lü yıllarda İngiltere ile Fransa’nın arasının pek de iyi olduğu söylenemezdi. Fransa, İngiltere’ye ticari ambargo uygulamaya çalışıyordu. Napolyon, 1807 yılında mağlup ettiği Ruslar’la, İngiltere’ye karşı ortak tavır sergileyeceği konusunda anlaşarak, uyguladığı kıta ablukasının sınırlarını genişletmişti.
Napolyon’un istediği; Avrupa ve Rusya’dan İngiltere’ye, tabiri caizse su bile verilmemesiydi. Bunun yalnızca İngiltere’ye zarar getireceğini düşünse de İngiliz ticaretinden mahrum kalan Ruslar, kısa süre sonra ekonomik olarak zarar görmeye başladı.
Hal böyle olunca Ruslar ablukayı deldiler ve limanlarını İngilizlere açtılar. Üstüne bir de ilerleyen zamanlarda Fransa’dan alınan mallara gümrük vergisi uygulamaya başladılar.
Napolyon’a göre Ruslar kendi ölüm fermanlarını yazmışlardı. Beş yıl önce darmadağın ettiği Rus ordusuyla yeniden karşılaşmak üzere Haziran 1812’de, tarihin o zamana kadar gördüğü en büyük orduyla – kimi kaynaklarda altı yüz bin (üç yüz bini Fransız) asker- Rusya seferine çıktı.
Rusya’nın asker sayısı Napolyon’un topladığı ordunun yalnızca dörtte biri kadardı.
Rus ordusu önce Napolyon’un karşısına çıkacakmış gibi görünse de kontrollü bir geri çekilme yöntemi izledi. “Yanmış Toprak” politikası olarak adlandırılan bu çekilme, Rus birlikleri yol boyunca tek bir çuval buğday ve tek bir canlı hayvan bırakmaması üzerine kuruluydu. İki ordu yalnızca 7 Eylül 1812 günü Borodino’da savaştı. Fransız Ordusu’na zaman kaybettirmeyi amaçlayan Ruslar çok fazla kayıp vermelerine rağmen bunu başardılar ve geri çekilmeye devam ettiler.
Moskova
Napolyon Moskova’yı görmüştü ve buraya kadar da hiç bir askeri direnişle karşılaşmamıştı ama yine de şehrin temsilcilerinin gelmesi ve ona bir teklif sunmaları için bir müddet şehir dışında bekledi. Gelen giden olmayınca şaşıran ve beklemekten sıkılan büyük komutan, 14 Eylül 1812’de Moskova’ya girdi. Moskova bomboştu. Terk edilen şehirde yalnıca, boşaltılan hapishanelerden çıkan mahkumlar ve kenti yakmaya hazılanan ajanların dışında tek tük yoksullar kalmıştı.
Ağırlıkla ahşap binalardan oluşan Moskova’yı küle çevirmek için, şehrin valisi Fyodor Rostopçin’in emriyle hazırlanmış kundaklar tutuşturuldu. Üç gün süren yangın sonunda evlerin üçte ikisi, kliselerin üçte birinden fazlası kül oldu.
Askerlerin barınacakları yerler yok olduğu gibi, yenilebilecek yiyecek de yoktu şehirde. Napolyon’un ordusuna göre bir hayli zayıf olan Rus ordusu, geniş düzlükleri kullanarak hızla geri çekilmişti ve Rusya’nın en büyük gücünün devreye girmesi için beklemeye başlamıştı: KIŞ.
Napolyon: “Gelin Barışalım”
Rusya’nın beklediği o kış kendini göstermeye başladığı günlerde Napolyon, barış görüşmesi yapmak için üç defa Rus Çarı’na elçi gönderdi. Ancak Çar I. Aleksandr bu tekliflere oralı bile olmadı. Ruslar ne barışıyor ne de savaşıyorlardı, zaten anlaşmayacaklarını kendi başkentlerini ateşe vererek en net şekilde anlatmışlardı. Napolyon, geçen bir kaç hafta sonunda vazgeçti ve geri dönmeye karar verdi.
Ancak kış başlamıştı, bu geri dönüş tarihin en büyük ordusunun ölüm yürüyüşü olacaktı…
Her on askerden dokuzunu soğuk ve tifüs yüzünden kaybeden Fransızlar, Rus ordusunun peşlerinden gelerek verdiği yaptığı saldırılarla beraber 30 bine askere kadar düştüler. Rusya seferi, Napolyon’un düşüşünün sembolü oldu.
Moskova mı? Yanan Moskova yeniden inşa edildi.