Ubıhça

Unesco’nun hazırladığı rapora göre dünya üzerinde yaklaşık 6000 dil var ve bunların neredeyse yarısı yok olma tehdidi altında. Bunlardan bir tanesi; Almanya’da yaklaşık 7 bin kişi tarafından konuşulan Aşağı Sorbca dili. Kuzey Amerika’da 250 kişinin anadil olarak konuştuğu Cayuga ise daha da zor durumda. Liste uzun ve daha da zor durumda olan dilleri bulmak mümkün. Örneğin; Avustralya kıtasında konuşulan yerli dillerden olan Dalabon ise bugün yaklaşık 20kişi tarafından konuşuluyor.

Bazı diller bu kadar bile şanslı olmuyor, tıpkı Ubıhça gibi. 1992 yılında ölü diller kategorisine giren Ubıhça; binlerce yıl önce Karadeniz kıyılarında doğmuş, insanlık tarihinin en eski dillerinden biriydi. Yalnızca Rusya’nın yüksek yerleşim alanı Soçi bölgesindeki insanların konuştuğu bu dil, sessiz harfler açısından(kaynaklarda 80 ile 83 arasında değişiyor) dünyanın en zengin diliydi.

Ubıhça’da yalnızca iki ünlü harf bulunur: uzun “a” ve kısa “a”
Yaklaşık 3000 kelime barındırması, yazılı belgesi bulunmayan bir dil için fazla sayılabilir. Ayrıca bükümlü dil ailesinden olması da, sözcüklerin her küçük parçasının bir anlam taşıdığını ifade ediyordu.
Ubıhça’yı konuşan insan sayısının azalmasının temel sebebi, zorunlu göç politikalarıydı. Çarlık Rusyası’ndan başlayarak Sovyetler’de devam eden bu politika, Ubıhça konuşan insanları oradan oraya savurmuştu. Türkiye’ye sığınanların da oldukça dağınık şekilde yerleştirilmeleri, dilin benliğini korumasını zorlaştırdı.

Bir topluluğu ortak bir kaderde buluşturan, bir kültürün sözcülüğünü yapan Ubıhça, Balıkesir’in Bandırma İlçesi’ne bağlı Hacı Osman Köyü’nde; onu yaşatan son kişi olan Tevfik Esenç’le birlikte 1992 yılında hayata gözlerini yumdu.
Ubıhça, pek çok ölü dile nazaran talihli bir dil. Çünkü, Türkiye’de Atatürk’ün isteğiyle 1925 yılında İstanbul Üniversitesi’ne ders vermeye gelen ve görevi bittikten sonra da ülkemize defalarca ziyaretlerde bulunan Georges Dumezil(1898-1986), Tevfik Esenç’le birlikte Ubıhça’ya ait bir döküman oluşturdular.

Dumezil’in belirttiğine göre Tevfik Bey, sıradışı bir dil yeteneğine sahipti ve bu özelliği Ubıhça’nın kayıt altına alınması için de faydalıydı. Ölmek üzere olan bu dile ait; alfabe, dil bilgisi kuralları, masallar, efsaneler gibi toplanabilecek ne varsa kayıt altına aldılar.
Hacı Osman Köyü’ndeki çalışmalarının yanı sıra; Dumezil’in çabasıyla College de France’dan sağlanan kaynakla Fransa’ya götürülen Tevfik Esenç, oradaki Çerkes dili uzmanlarıyla da çalıştı.

Dumezil, her şeyi yazılı şekilde kayıt almasının yanında Esenç’i Ubıhça konuşturarak ses kayıtları da aldı. Bunun önemini şu sözlerle vurguladı: “Eski Yunanlının, Latinlerin nasıl konuştuklarını bilemiyoruz; Tevfik Bey sayesinde, Ubıhların nasıl konuştuğunu gelecek kuşaklar öğrenebilecek.”

Tevfik Esenç, 1992 yılında hayata gözlerini yumdu. Ölümünden 8 yıl önce kendisine bir mezar taşı hazırlatmıştı: “Burası Tevfik Esenç’in mezarıdır. Kendisi,Ubıhça adı verilen dili konuşabilenlerin sonuncusuydu.”