Yazar: R. Cenk Kunter
Uşağı, efendisinin yatak odasının kapısına önce yumruklarıyla, sonra eline geçirdiği bir odun parçasıyla uzun zaman vurdu. Fakat içeriden ses gelmiyordu. Daha fazla dayanamadı ve kapıyı kırarak içeriye girdi. Efendisi yatağında boylu boyunca yatıyordu. Yanlış bir zamanda gelmiş olabileceğini düşünüp yavaş adımlarla, efendisine seslenerek yatağa doğru ilerledi. Ne yazık ki adamın onu duymasına imkan yoktu, ölmüştü. Hem de kafası parçalanarak!
Adamın hemen yanında uzanan genç ve güzel bir kadının çıplak vücudu gördü sonra.Kadın kafasından vurulmuştu ve yüzü parçalanmıştı.
Görünüşe göre, Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun Veliaht Prensi Arşidük Rudolf ve metresi 18 yaşındaki Barones Maria Vetsara sözleşerek intihar etmişlerdi.
Her Şeyin Başı
Cinayetler tarihinde Mayerling Faciası diye anılan bu serüvenin tohumları, 1888 yılı Ekim ayının ilk günlerinde atılmıştı. Rudolf, Avusturya’nın İstanbul Büyükelçiliği’nde görevli bir diplomatın kızı olan Marie Vetsara ile tanışmıştı. Vetsara,esmer güzeli bir kızdı.Kısa sürede yakınlaşan ikili, Viyana’da Rudolf’un dostlarından birinin Grand Otel’deki özel odasında buluşmaya başladılar. Rudolf sarayın protokol listesine, öteki metresleri gibi bu genç kızı da sokmaya karar vermişti.
Aynı yıl Aralık ayında bir gece, perdeleri inik bir atlı bir araba, Vetsara’nın evi önünde durdu. Genç kadın,geceliğinin üzerine bir pelerin geçirmiş halde arabaya bindi ve araba İmparatorluk sarayı Hoffburg’a doğru yol almaya başladı. Saraya geldiklerinde kapıda kendisini prensin dairesine götürecek olan uşak Johann Loschek beklemekteydi. O gece Rudolf ve Marie’nin beraber geçireceği ilk geceydi.
İlginç Teklif
Bundan dört hafta sonra, 1889 yılı Ocak ayının 28’i Pazartesi günü Prens Rudolf, Viyana’dan 20 kilometre uzaklıktaki Mayerling’te bulunan, büyük bir çam ormanının içine saklanmış İmparatorluk av köşküne gitti. Ertesi gün, Rudolf’un karısı Prenses Stephanie’nin erkek kardeşi Philip Coburg ve Kral ailesine yakın, yüksek memurlardan Kont Joseph Hoyos da köşke geldiler. İkisi de Rudolf’u çok keyifli buldular.
Fakat öğleden sonra garip bir teklif ile karşılaştılar. Aile toplantısına katılmak üzere o akşam Viyana’ya dönmek zorunda olan Prens Coburg’tan, Rudolf’un bir isteği vardı. İsteği; Viyana’ya varınca İmparator Frans Joseph’in ellerinden birkaç defa öpmesi ve onun o davete katılmayacağı için affedilmesini sağlamasıydı. Prens Coburg, bu isteği çaresiz kabul etti.
Ertesi Günün Sabahı
Ertesi gün, av köşkünü koruyan askerlerden biri Kont Hoyos’un odasına gelerek Arşidük Rudolf’un uşağından bir haber getirdi. Gelen habere göre Uşak Loscheck, Veliahdı bir türlü uyandıramadığını; kapısını defalarca çaldığını ve sağlığından endişe ettiğini bildiriyordu.
Kont Hoyos, acele ile odasından çıktı, Rudolf’un odasının önüne gitti ve kapısını vurdu. Cevap yoktu.
Bunun üzerine uşağa kapıyı kırmasını emretti. Fakat Uşak içeride Rudolf’un yalnız olmadığını bildiği için duraksıyordu. Veliaht Prensin içeride Barones Marie Vetsara ile olduğunu söyledi. Hoyos da şaşırmıştı, ne kendisi ne de Coburg, bu kadının av köşkünde olduğunu bilmiyordu.
Hoyos hemen bilardo salonuna koştu. Viyana’dan yeni dönmüş olan Coburg’a danışmak istedi.Kapıyı kırmaya karar verdiler.
Ancak durum çok nazik olduğu için, içeriye yalnızca uşağın girmesine karar verdiler. Önce kapının kilidini balta ile parçalamak istediler. Başaramayınca kapıyı kırdılar ve uşak Loscheck içeriye girdi. Fakat girmesiyle çıkması bir oldu. Yüzü dehşetten bembeyaz olmuştu.
Doktor Raporu
O sırada uşağın karşılaştığı manzara, İmparatorun olayı haber alır almaz gönderdiği doktorun ölüm raporunda ayrıntıları ile anlatılır:
‘’İki cesedin bulunduğu odaya girdik.Rudolf’un yüzüne hiçbir şey olmamıştı. Fakat kafası uçmuştu sanki bu da tabancanın çok yakından ateşlendiğini gösteriyordu. Güzel bir kadın olan öteki ceset ise Barones Vetsara’ya aitti. Prens Rudolf yatağın sol tarafında yatıyordu. Barones ise sağ tarafındaydı. Gayet net hatırladığım bir şey var. Yatağın sol tarafında Prens’in yanında bir iskemle ve alçak bir masa bulunuyordu. Masanın üzerinde bir ayna ve bir tabanca gördüm.’’
Skandalı Gizleme
Bu büyük bir skandaldı. Bu haberin yayılmasını mutlaka önlemek gerekiyordu, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Büyük telaş içinde bazı kararlar aldılar.
Önce Maria Vetsara’nın cesedini ortadan kaldırmaya karar verdiler. Onu ormanın derinliklerinde bir yere sakladılar. Ertesi gün, kızın iki akrabası cesedi saklandığı yerden alıp, yakınlardaki bir manastıra götürüp gömmek istediler. Herhangi bir şüphe duyulmaması için Barones’in elbiseleri giydirilmişti. Sol şakağındaki kurşun yarasını kapatmak için başına bir şapka geçirmişlerdi. Ölü olduğunun başkaları tarafından anlaşılmaması için, ceset iki akrabasının arasında sıkıştırılarak, araba ile manastıra götürüldü ve gizlice manastırın bahçesine gömüldü.
Resmi bildirilerde Prens Rudolf’un ansızın kalpten öldüğü ilan edildi. Cenazesi, kafası alçı ile yeniden biçimlendirilmiş ve sargılarla sarılmış şekilde törenle için Viyana’ya götürüldü.
Ancak, gerçek uzun süre kamuoyundan saklanamadı. Artan dedikodular sonrası 1 Şubat tarihinde saray “Veliahdın bir sinir krizi sırasında intihar ettiği‘’ açıklamasında bulunmak zorunda kaldı. Bu olayın nedenleri hep karanlıkta kaldı. İmparator tam bir soruşturmaya izin vermedi.Konu edebiyat ve sinema tarafından defalarca işlendi. Yıllar boyunca sayfalar dolusu hikayeler, romanlar yazıldı. Filmler çevrildi. Piyesler oynandı.Ama gerçek hakkında yalnız varsayımlar ileri sürüldü.
Yıllar Boyu Ortaya Atılan İddialar
Peki, gerçek ne idi? İki sevgili intihar mı etmişti yoksa öldürülmüşler miydi? Gerçeğe yakın bazı varsayımlar var.
Bunlardan biri, cinayetin coşkun bir içki alemi sonucunda işlenmiş olduğu idi. Bir diğeri, Veliaht Rudolf’un babası Frans Josef’in emri ile öldürüldüğü idi. Bunların dışında; Maria Vetsara ve Rudolf’u, Maria’nın bir aşağının öldürdüğü yönündeydi. En yaygın söylenti ise; İmparatorun zaten evli olan oğlunun karısından ayrılarak bu genç hanım ile evlenmesine izin vermediği için, iki sevgilinin anlaşarak intihar ettikleri idi.
Aslında, Veliahdın ruh hali pek normal değildi. Uzun zamandan beri intihar etmeyi düşünüyordu. Maria ile tanışmadan önce, karısını bir iki defa öldürmekle tehdit etmiş,sonrada kendisini öldüreceğini söylemişti. Sarayda bu tartışmaların pek çok tanığı vardı. Daha ilginci, iki defa çevresindeki subaylara kendisi ile beraber ölmeyi teklif etmişti.
Sonradan anlaşıldığına göre; Prens Rudolf, Mayerling’e gitmeden bir gece önce Mitzl Kapsar adında başka bir metresinin evinde kalmıştı. Bu da Marie Vetsara’ya büyük bir aşkla bağlı olduğu varsayımını zayıflatmaktaydı.
Bu arada olaydan bir süre sonra, Kont Carl Lonyay’ın yaptığı bir açıklama yeni bir iddiayı ortaya çıkardı. Bu şahsın amcası, Veliaht Rudolf’un dul karısı ile evlenmişti. Lonyay’a göre, Avusturya Macaristan tahtının veliahdı Rudolf sürekli olarak ölmek isteğiyle yaşayan dengesiz, hasta bir adamdı. Sonunda çeşitli nedenlerle intihar etmişti. Öte yandan, Marie Vetsara her ne kadar ‘’Barones‘’ unvanını taşısa da, aristokrat sınıfının üst düzeyinden gelme değildi. O yalnızca veliahdın metresi olmakla övünüyordu.
Bu düşünceleri ileri süren Kont Lonyay diyor ki: ‘’Bir imparatorluk veliahdının metresi olmak, bu acayip yaradılışlı genç kız için sosyal ihtirasların en büyüğüydü‘’
Ancak Marie Vetsara’nın hiç bilmediği bir şey varsa, o da sevgilisi veliahtla beraber ölmek konusunda Prens’in sözünden dönecek olmasıydı. Çünkü kızı vurduktan sonra tabancayı kendine doğru çevirmemişti.
Geceyi, onun ölüsü yanında geçirmiş, kendisini öldürmeye cesaret edememişti. Hatta uşağına sabah kahvaltı getirmesi emrini vermişti.Ancak tekrar yatak odasına dönünce, Marie Vetsara’nın cesediyle karşılaştıktan sonradır ki, tabancayı kendi kafasına dayamaya karar vermişti. Bu da uşağın neden veliahdın kapısını ısrarla çaldığının nedeni olabilirdi.
Tabii, bunların hepsi varsayım veya söylentidir. Ciddi bir soruşturma açılmadığı için, bunun bir cinayet mi yoksa bir intihar mı olduğu konusu yıllarca gizemini korudu.
Kasadan Çıkan Mektuplar
2015 yılında Viyana’da bir banka kasasında ortaya çıkan mektuplar olayla ilgili sır perdesini ortadan kaldırdı. 95 yıldır kasada saklanmakta olan mektuplar, 130 yıl önce Mayerling’deki o odada ölü olarak bulunan Maria Vetsara’ya aitti. “Barones” Vetsara, annesine yazdığı veda mektubunda, “Lütfen yaptığım için beni affet, aşka karşı koyamadım. Onunla da karar verdiğimiz gibi, Alland Mezarlığı’nda yanına gömülmek istiyorum. Ölümde, hayatta olduğumdan daha mutlu olacağım” ifadelerini kullanmıştı.
Böylelikle yaşanan hadisenin umutsuz bir aşk hikayesinden ileri geldiği ortaya çıkmış oldu.
Yazar: R. Cenk Kunter
Kaynaklar:
Andre Castelot’nun, L’historia kaleme aldığı makalesi esas alınmıştır. Ayrıca: Cumhuriyet