5 Eylül 2012, saat 21 sularında Afyon Mühimmat Depo Komutanlığında büyük bir patlama meydana geldi. Türkiye’nin en büyük mühimmat depolarının birinde, malzeme tasnifi yapıldığı sırada meydana gelen patlama sonucu 25 asker şehit oldu, 9 asker yaralandı.
Patlama o denli şiddetliydi ki, kentte bulunanlar deprem oluyor korkusuyla binalardan dışarıya çıktılar. Şehit olan askerlerimizin kimlikleri, daha sonra yapılan DNA testleri sayesinde saptanabildi.
Başlıklar
Toggleİhmal Şüphesi
Olay sonrası Askeri Savcılık tarafından soruşturma başlatıldı. İfadesi alınan subaylar, 248 ton el bombası ile 360 ton 175 milimetrelik merminin 2 depoya istiflendiğini anlattı. Ayrıca ifadelerinde 5 depoya sığacak mühimmatın 2 depoya sığdırılmaya çalışıldığını da söylediler.
Soruşturma devam ederken Ekim ayında şehitlerin ailelerine gönderilen yazıda, personelin “Görev esnasında doğal afet nedeniyle şehit” olduğu bildirildi. Konuyla alakalı olarak fikri sorulan Emekli Askeri Hakim Faik Tarımcıoğlu: “Genelkurmay’ın bu tavrı, olayın hukuki sorumluluğunu üstlenmemeye yöneliktir. Bu tür olaylarda ihmal vardır, doğal afet depremde, selde, heyelanda olur. Zaten dikkat edilirse, olayla ilgili kusuru olduğu belirtilen askeri personel de doğal afet ile ilgili değil ölüme sebebiyet vermekten tutuklular.” dedi.
İlk Bilirkişi Raporu
30 Mart 2013’te olayla alakalı bilirkişi raporu yayınlandı. Olayın tam atım halinde (fünyesi takılı) olan el bombalarından birinin patlaması sonucunda zincirleme bir patlamayı tetikleyerek meydana geldiğinin tespit edildiği belirtilen raporda ayrıca;
– İki gün boyunca hep aynı personel tarafından 25-40 kilogramlık mühimmat taşındı. Personelin aşırı yorulurken dikkatleri azaldığı,
– Kasım ayı başında denetleme olacağı için, işlerin yetiştirilmesi için personele yeterli ölçüde dinlenme imkanı tanınmadığı,
-Sandık istifleri tavana 50 santim kadar yükseldi, 6-8 sırada bir konması gereken ızgaralar konmadığı,
– İşi bir an önce bitirip, istirahata çekilmek için personelin aceleci davrandığı,
– Yoğun ve yorucu iş temposunun, personelin işin tehlike ve hassasiyetini unutarak kanıksamasına yol açtığı,
– Gece koşullarında çalışılması nedeniyle deponun içinde oluşan görüş zorluğu ile yeterli aydınlatma yapılamadığı,
– Binbaşı Ali Duran, 1-5 Ekim tarihindeki denetlemeye yetişmesi için personel üzerinde fiziksel ve psikolojik baskı yarattığı,
– Birliğe yeni katılmış, oryantasyon eğitimleri dahi yapılmamış, mühimmat eğitimi almamış erbaşların görevlendirildiği,
– İstif çalışmaları plansız yapılırken ve yönergelere uygun hareket edilmediği de maddeler halinde yer aldı.
Mühimmat depolarının güvenliğinden sorumlu Üstteğmen Tuncay Aydın’ın savcılığa verdiği ifadede: “Benim ot toplatma, su bidonlarını boyatma gibi bölük komutanı tarafından verilmiş çok yoğun başka görevlerim vardı. 32 No’lu depoda görevlendirilen erlere bildiğim kadarıyla el bombası ve patlayıcılar konusunda herhangi bir eğitim verilmedi…Olaydaki en büyük hata plansız bir şekilde çok sayıda mühimmatın bölüğümüze gönderilmiş yetersiz depolarımıza konulması işlemidir….” sözleri yer aldı.
Tanık Onbaşı Mehmet Ağırlama: "Olaydan bir gün önce ben de öğlene kadar çalıştım. Taşıdığımız bazı kasaların altı kırılmıştı, sadece kartonları kalmıştı. İçinde bomba varken bu kasaları tamir etmek maksadıyla çivilerle çaktık. Üzerimizde bir acelecilik vardı."
“Dört Günde Bitmezdi”
Ağustos 2013’te Eskişehir 1. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesinde görülen davada sanık Üsteğmen Tuncay Aydın “Bölük Komutanı Binbaşı Ali Duran, depoların çevre temizliğinin denetleme yaklaştığı için 4 gün içinde bitirilmesini emretti” dedi.
1 Eylül 2013’te basına yansıyan yeni bilirkişi raporunda, yapılan denemeler sonucunda patlamanın el bombası tapalarının üzerine mühimmat sandığının düşmesi sonucu olduğu anlaşıldı. Ayrıca “olay kazadır” diye de belirtildi.
Davada tanık olarak dinlenen bölüğün eski komutanı Yarbay Murat Aydın: “Depolardaki tasnif çalışması 4 günde kesinlikle bitmezdi. Normal şartlar altında 1 veya 1,5 ay sürerdi…”
Ocak 2014’teki duruşmada olaya ilk müdahale eden ekipten olan Binbaşı Murat Durdu, tanık olarak dinlendi: “…Patlamanın olduğu deponun zemininde büyük çöküntü oluşmuş, hatta zeminin bile yeri değişmiş, oynama olmuş. Depo komple sağa doğru kaymış. Bu da patlamanın ne kadar güçlü olduğunu göstermekte.” dedi.
Patlamada yaralanan 347'nci Kısa Dönem erlerden Fethi Tuna:"Yaklaşık 5 saattir bu duruşmada Binbaşı Murat Durdu bombalar hakkında bilgiler veriyor. Keşke bu bilgilerin 15 dakikasını bize acemilikte verselerdi."
Yabancı Madde Bulgusu
Mart ayındaki duruşmada, kayıtlı mühimmatın içinde olmadığı tespit edilen ‘PETN’ isimli plastik patlayıcı maddeye dair bulguların çıktığı bilgisinin sunulduğu rapor; davalılarda, terör örgütlerinden zor alım yoluyla elde edilen mühimmatın da bu cephaneliğe tasnif edildiği şüphesini doğurdu ama mahkeme bunu dikkate almadı.
Tanık Onbaşı Hasan Boncuk:"...Tedbirsiz ve ihmallerle dolu bir işlem yapıyorduk. Sanki manavdaki elma, armut kasasını taşır gibi çalışıyorduk. ..."
Yeni Bilirkişi Heyeti
Duruşmalar 2015’te de devam etti. Ocak ayındaki duruşmada yeniden bilirkişi heyeti oluşturularak bölgede keşif yapılması istendi. Asker Babası Zekai Dülger, “Buraya 27 aydır gelip gidiyoruz. Bizi bezdiremeyeceksiniz. 47 ay da 147 ay da sürse gelip gideceğim. Eğer bu dünyada mahkemenizden doğru bir karar alamazsak öbür dünyada ellerim yakanızdadır. Hakkımı helal etmeyeceğim.” dedi.
8 Temmuz 2015’te görülen duruşmada bilirkişi heyetinin raporu 1 ay gibi kısa bir sürede hazırlaması asker aileleri ve avukatları tarafından tepkiyle karşılandı. Raporda ayrıca askerlerin mühimmat konusunda yeterli eğitimi aldıkları iddia edildi.
Tanık Onbaşı Ali Aydoğdu: "...Erler dengesiz duran sandıklara tahta bir tokmak ile vurarak sandıkları aynı hizaya getirmeye çalışıyorlardı. Tasnif işlemi esnasında deponun önünde sigara içiliyordu. Nayim Başçavuş’un elinde sigara ile dolaştığını gördüm. Binbaşı Ali Duran dahi yanımıza geldiğinde mühimmat sandıklarına yaslanıp sigara içmişti. "
Tübitak Yardım Talebini Reddetti
Ekim ayındaki duruşmada ise olay yeri inceleme ekiplerinin çektiği 218 fotoğrafın kayıp olduğu anlaşıldı. Kayıp fotoğrafları kurtarması için yardım istenen TÜBİTAK ise ‘yoğunluk’ gerekçesiyle bu talebi reddetti.
Dava sonlanacak gibi durmuyordu. 2016 yılının Nisan ayına gelindiğinde mahkeme heyeti, olayın yaşandığı yerde yeniden keşif yaptı. Mayıs ayında görülen duruşma 20 Temmuz’a ertelendi.
15 Temmuz Sonrası
15 Temmuz darbe girişimi sonrası, mahkeme görülemedi. Askeri mahkemede görülen davanın hakim ve savcıları darbe girişimi ardından görevlerinden alındılar. Askeri mahkemelerin kapatılması sonrası da dava Afyonkarahisar’a taşındı.
1 Şubat 2017 de yeni mahkeme heyeti başkanlığında görülen duruşmada, olay sırasında görevli olan askeri personel ve şehitlerin FETÖ bağlantıları olup olmadığının araştırılmasına karar verildi. Ekim ayında mahkeme, herhangi bir FETÖ ilişkisinin bulunmadığı aktarıldı.
Şehit annesi Satı Ergenç "Ben oğlumu 70 kilo olarak askere gönderdim. Bir çocuğu 3.5 kilo olarak dünyaya getiriyorsunuz. Askerden 750 gram olarak geri aldık. Boş mezara gidip geliyoruz. Bu olayı Allah rızası için aydınlatın."
Karar
8 Ocak 2018’de görülen karar duruşmasında, olay sırasında Mühimmat Bölge Komutanı olan Kıdemli Albay Veysel Özbay ve o dönem Bölük Komutanı olan Binbaşı Ali Duran’a,“Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 13 yıl 4 ay, eski Üsteğmen Tuncay Aydın’a ise “Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezası verildi.