Onların editörü, çocukları

Hayatımızda zarif bir iz bırakan Cahit Zarifoğlu, çocuklarına çok düşkündü. Onlara masallar yazardı. Bir gün, “Bu masalın sonu nasıl bitsin sence Betül?” diye sordu kızına. “Ben iyi bitsin dersem iyi mi bitecek?” şeklindeki bir soruyla karşılık verdi Betül. Cahit Bey “Evet” cevabını verince “Ama baba sen uydurma bir şey mi yazıyorsun? Aşk olsun ben sahici bir şey zannediyordum.” dedi. Serçe Kuş, Ağaçkakanlar, Katıraslan, Yürekdede ile Padişah, Gülücük, Küçük Şehzade, Motorlu Kuş, Kuşların Dili ve Ağaç Okul derken çocukları için yazdı da yazdı Zarifoğlu.

Mehmet Akif Ersoy da ‘Çocuklar İçin Güzel Şiirler’ yazmıştı, dört yaşında ölen kız kardeşi Selma’yı, kızlarını ve hasta, yoksul, yaşlı kişileri konu edinmişti şiirlerinde.

Sadece o değil, “Edebiyat bütün çeşitleriyle masalla başlar, masalla biter” diyen Nazım Hikmet de çocukların hayal dünyasına uzanmış, oğlu Mehmet Nazım için masallar yazmıştı. Tevfik Fikret de biricik oğlu Haluk için şiirler kaleme almış, kitaplarına onun ismini vermişti.

 

Günümüzde de kendi çocukları için yazmaya başlayan ve çocuk edebiyatında marka isim haline gelenler var. 100 civarında çocuk kitabına imza Yavuz Bahadıroğlu da kendi çocuklarına okuyacak kitap bulamadığı için çocuk edebiyatına yönelenlerden.

70’li yıllarda piyasada bulunan çocuk kitaplarının çok melankolik olduğunu, kültürümüze ve değerlerimize ait izler taşımadığını aktaran Bahadıroğlu, kızı Aynur için küçük hikâyeler yazmaya başlamış. Yaramaz Piti isimli bir balığın maceralarını anlattığı hikayeyi renkli iki resimle süslemiş. Ciltlemek üzere üst cebine koymuş ve işe gitmiş. Toplantıda bu kitapçığı gören arkadaşları, hikâyeyi bir solukta okumuş, “Bu hikâyeleri bütün çocukların okuması gerekiyor.” diyerek Bahadıroğlu’nu hikâyeleri yayınlamaya teşvik etmişler. Böylece ilk çocuk kitabı çıkmış, gösterilen yoğun ilgiden dolayı hikâyelerin devamı gelmiş. Hikâyelerinin çocuklarından izler taşıdığını anlatan Bahadıroğlu, ilk editörünün çocukları olduğunu söylüyor. O, hikâyeleri çocuklarına anlatır, onların tepkisine göre kalemine yön verirmiş. Yazar, şimdilerde torunlarından ilham alıyor.

Şair Haydar Ergülen de manzum şiirlerden oluşan Nar Alfabesi isimli kitabını kızı Nar için kaleme almış. Üç yılda yazdığı bu kitabı üç kere baştan yazan Ergülen, “Bir şiiri otuz kere yazdığım da olur ama üç yaz o kitapla uğraştım. Çocuklar için yazmak çok zormuş.” diyor. Ona göre minikler için yazmak ekstra bilinç, özen ve duyarlılık istiyor. Kızı Nar da kendisine yazılan bu kitaptan ötürü çok mutlu ama bir o kadar mahcup. Ergülen bunu kızının okuluna söyleşi için gittiğinde anlamış. Birinci sınıflara Nar Alfabesi’nde pasajlar okuduktan sonra öğretmenleri Nar’ın eliyle Ergülen’e çiçek takdim etmiş. Nar, çiçeği babasına uzatıp kaçmış. Tabi artık Nar’a bu kitap yetmiyor. Yayınevinin kendisinden gençlik romanı istediğini aktaran Ergülen, “Yazmak için kızımın büyümesini bekliyorum.” şeklinde espri yapıyor. 
 
Çocukların en sevdiği kalemlerden biri olan Birsen Ekim Özen de çocukları için istediği ayarda kitap bulamayınca kolları sıvamış. Hatta ilk kitabı Sihirli Sandık’ın kahramanları Başak ve Alp, yazarın kendi çocuklarıymış. Minikler, bu kitabı okumak istememişler, okuduklarında da “Ya anne ben böyle miyim?” diye darıldıkları yerler olmuş. Onların incinme ihtimalini düşünen Özen, sonraki çalışmalarında çocuklarının ismini kullanmamış. Fakat tüm çalışmaları evlatlarından izler taşımış. Annelerinin kitaplarıyla büyüyen çocuklar hallerinden memnun. “Çocuklarım büyüse de benim ilham kaynağım.” diyen Özen, kitaplarını hala küçük çocukların beğenisine göre şekillendirdiğini söylüyor. 
 
Çok küçük yaştan beri en sevdiği oyuncağı kalem olan Nurdan Damla’nın da çocuk edebiyatıyla ilgilenmesine evlatları vesile olmuş. İki oğlu bir kızı olan Damla, çocukları kitap okuyacak çağa gelince onlara okutacak nitelikli eserler bulamamış. “Kendi örfümüzü, adetimizi, dinimizi, manevi değerlerimizi yansıtacak bir ihtiyaçla kaleme yöneldim.” diyen Damla, 12 yıl boyunca çocukları için yazmış. Örneğin büyük oğlu Fatih, okumayan sevmeyen bir çocukmuş fakat hayal gücü çok genişmiş. Damla, ‘Mucizeler Tüneli’ adını verdiği kitabında Fatih isimli kahraman üzerinden çeşitli maceralar anlatmış. Küçük oğlu Murat’ın ise gözlem kabiliyeti gelişmiş ve hayatı çok sorguluyormuş. Yazar, ‘Dünya Yolcusu Murat’ isimli kitabında Ayetü’l Kübra şerhi yapmış. Kızı Merve için de ‘365 Günde Peygamberim’ kitabını kaleme almış. Merve’ye yazdıklarını okuyor, o beğenirse ve onay verirse hikâyeyi noktalıyormuş. “İlk editörüm çocuklarım. Nerde heyecanlandılar, nerde güldüler… Bir yazar bakış açısıyla bunu fark etmek ve kitaba yansıtmak daha kolay oluyordu. Çocuklarım sayesinde 55 kitap çıktı ortaya.” şeklinde konuşuyor.

Ne Demişti?

Geçtiğimiz yıllarda söylenmiş ve hafızalarda yer etmiş sözleri derledik. Buradan.

Konuk Yazar: Hemra Nida

Yazarın keyif alacağınız diğer yazıları Medium hesabında sizleri bekliyor.