Muhtar Dahi Olamazdı, Başbakan Oldu

Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılacağı konuşulduğu 1997 yılında, olası bir kapatılma sonrası yeni kurulacak partinin başına geçecek en güçlü aday İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.

Partisinin parlayan yıldızı olan Erdoğan, 20 kişilik bir Müsiad(Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) heyetiyle beraber eşinin memleketi olan Siirt’e gitmişti.

Siirt’de, “Başbakan Tayyip”, ” Hoş geldin Enişte” sloganlarıyla karşılanan Tayyip Erdoğan, kent meydanında yaklaşık beş bin kişiye seslendi. Konuşması sırasında: “…Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye’de neden buna saygı gösterilmiyor? Minareler süngümüz kubbeler miğrefirimiz camiler ise kışlalarımızdır. Okunan ezanı kimse susturamayacaktır…” ifadelerini kullandı ve ülkenin gündemine oturdu. O dönemde hakkında, belediye kurumlarında parti odaklı kadrolaşmalar yaptığı gerekçesiyle soruşturmalar sürerken, partisinin kapatılması gündemdeyken bu tür bir söylem içine girmesi kimi çevrelerce şaşkınlıkla karşılandı.

Erdoğan ise eleştirilere; şiiri daha önce de defalarca okuduğunu, konuşmasının tamamının dinlenmesi halinde milli birlik ve beraberlik mesajı verdiğinin anlaşılacağını belirterek yanıt verdi.

Çok geçmeden Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi(DGM) tarafından, TCK’nın 312/2 maddesi uyarınca halkı din ve ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçundan 1 ila 3 yıl arası hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Refah partisi kapatılmıştı ve yeni açılacak parti için başkan olabileceğini açıklamıştı ama önce bu davadan kurtulması gerekiyordu. Zira, TCK 312/2 maddesi uyarınca ceza alan bir kişi herhangi bir siyasi partiye üye olamazdı ve bu da Erdoğan’ın siyasi kariyerinin bitmesi anlamına geliyordu.

Atatürk’lü Savunma

31 Mart 1998’de Diyarbakır DGM’deki duruşma sırasında yaptığı savunmada: “Ben konuşmamın girişinde Gazi Mustafa Kemal’le Çanakkale’de zafere koşturan ruhu dile getirdim” dedi.
Yine de savcının beraat talebine karşılık, mahkeme Erdoğan’a 10 ay ceza verdi. Yargıç ayrıca cezanın ertelenmemesi ve para cezasına çevrilmemesine de hükmetti.

Ceza Sonrası Destek Yağdı

Yaklaşık beş bin kişinin toplandığı belediye binası önünde yaptığı basın toplantısında: “Siyasi yasak gelmesi halinde, vatandaş olarak milletimize hizmet etmeye devam ederiz. Siyaset yalnızca başkan, milletvekili olmayla; başbakan ya da cumhurbaşkanı olmayla yapılmaz.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın aldığı ceza AB yetkilileri ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından şaşkınlıkla karşılandı. İfade özgürlüğüne yönelik bir karar olduğunun altı çizilen açıklamalarda Türk demokrasisinin zayıfladığı da belirtildi.

Yargıtay’dan gelecek olan kararın beklediği günlerde, çok sayıda kişi ve grup kendisine destek ziyaretinde bulundular. Yeni açılan Fazilet Partisi’nin(FP) başkanlık yarışına da girmeyen Erdoğan, seçilen Recai Kutan’la birlikte yurt içi gezilere katıldı, “Başbakan” sloganlarıyla karşılandı.  

Recep Tayyip Erdoğan: "Siyasi geleceğimle alakalı hiç hesap yapmıyorum. Türkiye'de bir çok insanın siyasi gelecekleri geçmişte bitirildi ama daha sonra o insanlar geldiler cumhurbaşkanı oldular."
i

23 Eylül 1998 tarihinde Yargıtay’ın cezasını onaması sonrası: “Millete aşığız. Bizi kıskandılar. Pişmiş olarak döneceğiz.” dedi.

Yargıtay kararından sonra ABD İstanbul Başkonsolosu, Tayyip Erdoğan’a resmi ziyarette bulundu. Basına kapalı yapılan görüşme sonrası Amerikalı yetkili; bu tür gelişmelerin, Türk demokrasisini zayıflattığı ifadesinde bulundu.

İstanbul’da İki Başkanlı Dönem

Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı 6 Kasım itibariyle resmen sona ermişti ama kendisini izne çıkardığı için tebligat yapılamadı ve bu hamle sonrası bir başkanlık krizi baş gösterdi.

12 Kasım’da il genel meclisi, İstanbul Valisi’nin çağrısıyla toplanıp Fazilet Partili Ali Müfit Gürtuna’yı başkan seçti. Ancak bu meclis oturumu hakkında, İstanbul 5. İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı aldı.

Buna rağmen Gürtuna başkanlık koltuğunda oturmaya devam etti. Erdoğan izinli olduğu için cezası tebliğ edilemedi; hal böyle olunca temel atma töreni ve açılışlara iki başkan da katılmaya başladı.
Protokolde iki adet belediye başkanı sandalyesi bulundurulmaya başlanıldı. Bu süre zarfında cezası 67 gün ertelenen Erdoğan, bir hafta kala bu sefer de 53 günlük bir izin yazdı kendisine.

Hapis Günleri

Erdoğan sonunda 26 Mart 1999 günü cezaevine gitmek üzere evden ayrıldı. Ceza İnfaz Yasası’na göre 4 ay 10 gün Kırklareli Pınarhisar Cezaevi’nde hapis yatacak olan eski başkan; önce büyük bir kalabalıkla Eyüp Sultan’a, ardından da Fatih Camii’ne giderek gövde gösterisi yaptı.

Hapis yattığı süre boyunca basının ilgisi üzerinde olan Erdoğan’ın, ziyaretçisi de eksik olmuyordu. Kurban Bayramı’na denk gelen 28-31 Mart tarihleri arasında kendisini 600 kişi ziyaret etti.

Özgürlük

24 Temmuz gecesi tahliye oldu ve İstanbul girişinde onu karşılayan 1000 kişiyle konvoy eşiliğinde Üsküdar’daki evine gitti.

Karşılama esnasında “Başbakan Erdoğan” sloganları atılsa da, o artık siyasi yasaklıydı. Yasaya göre, muhtar bile olamazdı.

Aslında bir ihtimal vardı. Eğer üç yıl ceza 312/2’den bir ceza almazsa iyi hal durumu söz konusu olacak ve mahkemeye başvurup siyasi yasağının kaldırılmasını talep edebilecekti. Fakat Erdoğan’ın beklemeye niyeti yoktu; çok geçmeden nabız yoklamaya, kendini meşrulaştırma çalışmalarına başladı. 

Bu çalışmalarından biri de “şiir kasedi” çıkarmak oldu. Kasedi 1 milyon satarak, 1999 yılında en çok satan ilk 5 kaset arasına girdi.

Erdoğan’a ve yasağın kalkması yönündeki mücadelesine destek verenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. 2000 yılı Mart ayında Sakıp Sabancı, AB yolundaki bir ülkeye bu tip kanunlar yakışmıyor dedi. Kanunların eski olması sebebiyle hakimlerin de mecbur olduğunu dile getiren Sabancı: “Tayyip’e de yazık, bir şiir yüzünden siyasetten yasaklanıyor.” dedi. 

Aynı günlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, TCK 312’nin değişmesi için ABD’ye üst düzeyde söz verildiğini öne sürdü. Verilen bu sözün de Tayyip Erdoğan’ı FP’nin başına getirmek için yapıldığını iddia etti.

Erbakan’la Ayrılık

Fazilet Partisi içindeki yenilikçi kanadın en önemli isimlerinden olan Erdoğan, parti anayasa mahkemesi tarafından kapatılmadan(22 Haziran 2001) önce kendi yolunu çizmeye başlamıştı bile. Partinin kapatılmasından bir kaç ay önce Milli Görüş’ün lideri Necmettin Erbakan’la olan ilişkileri için: “Erbakan’la çoktan koptuk. İlişkiler gönülden değil.” açıklamasını yapmış, ayrılığın sinyallerini vermişti.

O dönem Fazilet Partisinden ayrılması gündemde olan Erdoğan için Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan; yeni bir oluşuma gitmesi durumda biteceği uyarısını yaptı.
i

Partinin kapatılmasının ardından ise daha ılımlı ve merkezde bir parti ihtiyacının olduğunu düşünerek kendisine yeni bir yol çizdi. Yapılan kamuoyu araştırmaları da gösteriyordu ki; Fazilet Partisi seçmeni artık Necmettin Erbakan’ın gölgesinin üzerine düştüğü bir partiyi istemiyordu. (Erbakan’ın da siyasi yasağı bulunuyordu.) 

İyiden iyiye yeni parti çalışmalarına hız veren Erdoğan, eski partisinin çizgisi dışında kalan sanatçı ve siyasetçilerle bir araya geldi. Artık hoca dönemi bitti, din eksenli bir parti olmayacağız diyen Erdoğan’a destek de gün be gün arttı.

Erdoğan’a İlk İyi Haber

Temmuz 2001’de Anayasa Mahkemesi Erdoğan’ın siyasi partiye üye olması önündeki engeli kaldırdı. Yeniden Doğuş Partisi eski Genel Başkanı Hasan Celal Güzel’in siyasi yasağına karşı parti üyeliğinin devam etmesi, alınan kararda emsal oluşturdu. Ancak milletvekili seçilmesi konusundaki engel devam etti.

30 Temmuz 2001 - Doğru Yol Partisi(DYP) Başkanı Tansu Çiller : "Tayyip Erdoğan'ı meclise taşımaz bu millet. O Erbakan'dan çok daha radikal İslamcı, yeni bir isim değil..." değerlendirmesinde bulundu.

i

“Ben Değiştim”

Geçmişte yaptığı konuşmaların sık sık hatırlatılması üzerine: “…Değiştim, çağa ayak uydurmak lazım. O yüzden çocuklarımı da İngiltere ve ABD’de okutuyorum. Bunlar değişimin işareti.” dedi.
Ayrıca bu dönemde “Şeriat devletini ciddiye almıyorum” ve”Din ve devlet işlerinin sağlıklı bir yapıya kavuşması için tek çözüm laiklik.” şeklinde açıklamalarda da bulundu.

Tayyip Erdoğan'ın yeni bir oluşuma girecek olmasına destek veren ve partisi DYP'den ayrılan Meral Akşener, daha sonra yeni oluşumun tüm kesimi kucaklayacak bir parti hayalini suya düşürdüğünü; FP'nin devamı gibi bir kadro kurulduğunu gördüğünü belirterek Erdoğan oluşumunda yer almayacağını açıkladı.

i

Adalet ve Kalkınma Partisi

14 Ağustos 2001’de, Recep Tayyip Erdoğan yeni bir şeyler söylemek gerektiğine inandığını belirterek partisini kurdu.
Partisinin tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada partide asla bir lider diktoteryası oluşmayacak diyen Erdoğan, Voltaire’nin: “Sizin görüşlerinize katılmıyorum ancak bu görüşlerinizi rahatça ifade etmeniz için canımı feda etmeye hazırım.” sözünü anımsattı.
3 gün sonra resmi ziyaretle gittiği Anıtkabir’de, anı defterine: “Emanetin emin ellerdedir. Rahat uyu” yazdı.

1995 yılında "İktidar için papaz elbisesi de giyerim." sözleri gündeme geldi. Erdoğan bu sözler için: "Bana 14 Ağustos 2001'den sonrasını sorun." dedi.
i

Ocak 2002’de Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan’ın kurucu genel başkan olamayacağını ve milletvekili seçilemeyeceğini duyurdu. Bunun üzerine Erdoğan siyaset kurumunun bu sorunu çözmesi gerektiğini, AB yolunda devam edilecekse eninde sonunda bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti. 
Karar sonrası Erdoğan, kurucu üyelikten çekilerek genel başkanlığına devam etti.

31 Ocak 2002’de gerçekleşen Davos Zirvesi’ne Türkiye’den Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı.

Erken Seçim

Nisan 2004’te yapılması planlanan genel seçimlerin 3 Kasım 2002 tarihinde yapılmasına karar verildi. Bu haber üzerine Erdoğan, sicilinin silinmesi için Diyarbakır DGM’ye başvurdu ama isteği reddedildi. 

6 Eylül’de yenilenen talebi kabul edildi ancak Yargıtay Başsavcısı kararın yargı gaspı olduğunu öne sürerek hükümsüz kıldı. Tayyip Erdoğan’a kapılar bir kez daha kapandı.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olamayacağını açıkladı. Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvuru da reddedildi.

11 eylül saldırısınn yıldönümü dolayısıyla ABD Başkanı Bush'a mektup yazan Erdoğan, mektubunda partisinden: "Türkiyeyi yönetmeye hazırlanan Ak Parti " diye bahsetti.
i

3 Kasım Genel Seçimleri

Seçimlere başbakan adaysız katılma kararı alan AK Parti, kararı seçim sonrasına bıraktı.
Yapılan genel seçimler sonrası oyların 34,4’ünü alarak meclis çoğunluğunu ele geçirip tek başına iktidar oldu.

Yeni kabine, Erdoğan’ın başından beri yanında olan Abdullah Gül Başbakanlığı’nda kuruldu. AKP ilk iş olarak Erdoğan’ın yasağının kaldırılması yönünde çalışmalara girişti. Meclisin diğer partisi olan CHP’nin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “…Bir insanın siyasi suç niteliğinde mahkum olmasının ömür boyu siyasetten mahrum edilmesine gerekçe olmamalıdır” sözleri, bir şekilde uzlaşılabileceğini işaret etti.

Ancak AK Parti’nin meclis dışından birinin başbakan olabilmesi yönündeki kanun değişikliği talebini reddettiler. CHP, Erdoğan’ın siyasi yasağının kalkması taraftarıydı.
Bu gelişmeler sürerken; Erdoğan, iktidar partisi lideri olarak yurt dışı gezileri yapmaya başlamıştı bile. Başbakan Gül olsa da, ülke adına parti adına Erdoğan konuşuyordu.

Siirt Seçimlerini İptali ve Sonrası

3 Kasım günü Siirt’te yapılan seçimlerin iptaline ilişkin AK Parti tarafından yapılan itirazı değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu, itirazı kabul ettiğini 3 Aralık 2002’de duyurdu. Siirt’te seçimler tekrarlanacaktı.

Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Doğan Köy’de sandık kurulları oluşturulmamış, bir sandık kırılmış, üç sandıkta kayıtlı 706 seçmen, köylerine hizmet götürülmesini gerekçe göstererek seçimleri boykot etmiş ve oy kullanmamıştı. İşte AK Parti, bu durumu gerekçe göstererek seçimlerin iptalini istemişti. Çünkü AKP 122 oy daha almış olsaydı bu ilden bir değil iki milletvekili çıkarabilecekti.

AK Parti için tek hedef, bu seçimde Erdoğan’ı aday gösterebilmekti. AB uyum yasaları çerçevesinde meclise sunulan uyum paketinde Recep Tayyip Erdoğan’ın önündeki engelleri kaldıran maddeler de vardı fakat Cumhurbaşkanı Ahmet Nejdet Sezer, bu paketi veto etti.

Daha sonra CHP’nin daha fazla katılımla onayladığı ve üçte iki çoğunluğu da aşan bir kabul oyu sayısıyla Sezer’e gönderilen paket, kabul edildi.

Bunun üzerine YSK, Erdoğan’ın seçime girebileceğini açıkladı. Partinin Siirt 1. sıra adayı Mervan Gül adaylıktan resmen çekildi. Böylelikle Recep Tayyip Erdoğan, 1. sıradan aday olarak gösterildi.

9 Martta yapılan seçimler sonucunda; AK Parti, Siirt’te oyların %84.75’ini alarak hem Tayyip Erdoğan’ı meclise soktu hem de 3 kontenjanlık milletvekilliğinin hepsini AK Parti’ye verdi.

Siirt’teki seçimin sloganı, Erdoğan’ın ceza aldığı günlere mesaj niteliğindeydi: “Yiğit düştüğü yerden kalkar.”
11 Mart’ta Abdulah Gül ve hükümet istifa etti.
15 Mart 2003, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan…

Ne Demişti? Geçtiğimiz yıllarda söylenmiş ve hafızalarda yer etmiş sözleri derledik. Buradan.