1890’lı yıllar Amerikası. O yıllarda Will Purvis adındaki bir gencin başına gelenlere hep birlikte bakalım.
Amerika İç Savaşı’nın üzerinden yaklaşık 30 yıl geçmişti ancak güneylilerin öfkesi henüz tam olarak dinmemişti. Köleliğin kaldırılması sonrası çıkan savaşın üzerinden geçen yıllara rağmen hâlâ siyahilere yönelik saldırılar devam etmekteydi.
Yapılan saldırı eylemleri genellikle gizli teşkilatlar tarafından iz bırakılmayacak şekilde gerçekleştirilirdi. Bu teşkilatların en ünlülerinden bir tanesi de beyaz bir cübbe ve konik maskeler takan Ku Klux Klan’lardı. O günlerde küçük şehirlerde bu örgütü örnek alan pek çok yerel grup faaliyet göstermekteydi.
Başlıklar
ToggleYine Bir Saldırı
Bu yerel guruplardan bir tanesi de, Mississippi’de bulunan ve kendilerine Beyaz Bereliler(White Caps) adını veren küçük bir topluluktu. Beyaz Bereliler, iç savaşta yenilgiyi ve köleliğin kaldırılmasını hazmedememiş; “beyaz”ların hıncını tüm siyahlardan ve onlara destek olanlardan çıkarmaya yemin etmiş bir topluluktu.
Yeni kurbanlarıysa, önceden köle olan ve çok az bir ücret karşılığında çiftlikte çalışan Sam Waller’dı. Waller’ın suçu; çalıştığı çiftlikteki işi bırakıp, daha yüksek maaş teklif eden Jim ve Willy Buckley’in hizmetine girmekti. Cezası da acımasız şekilde kırbaçlanmaktı.
1892 yılı başlarında gerçekleşen bu saldırı sırasında siyahi adam, kendisini dövüp kırbaçlayan gruptan bir kaç kişinin kim olduklarını anlamıştı. Neticede her ne kadar maske taksalar da, hepsi aynı çevrenin insanlarıydı.
Bunun üzerine Buckley’ler olayı adli makamlara taşımaya karar verdiler. Tabi hemen sonrasında bu vahşi grup tarafından ölüm tehditleri almaya başladılar ancak Jim ve Will tehditlere kulak asmayarak şehre gidip mahkemeye katıldılar.
Duruşma sonrası dönüş yolunda Buckley’ler, Beyaz Bereliler tarafından tuzağına düşürüldüler. Tehditlerden korkmadıklarını göstermek için mahkemeye silahsız gelmişlerdi ve bunun iyi bir fikir olmadığını acı bir şekilde tecrübe ettiler.
Saldırı sırasında Will olay yerinde hayatını kaybederken kardeşi Jim kaçmayı başardı. Olay sonrası verdiği ifadede tuzağı kuranların ağaçların arkasına saklandığını ve abisi Will’i öldüren kurşunu sıkanın yakınlardaki çiftlikte yaşayan Will Purvis olduğunu iddia etti.
Will Purvis
Suçlandığı gün 19 yaşında olan Will Purvis, şehrin ileri gelen ailelerinden birisine mensuptu.
Buckley’in ifadesi sonrası tutuklanan Will, çıkarıldığı mahkemede Beyaz Bereliler’e üç ay önce üye olduğunu itiraf etti ancak olay sırasında orada olmadığını iddia etti.
Purvis’in üç akrabası ve iki komşusu da, cinayet günü Will’in evde olduğunu ve tüfeğine de aylardan beri el sürmediğini iddia ettiler. Fakat juri üyeleri, tanıkların bu iddialarını asılsız bulup; Will’in katil olduğuna ve asılması gerektiğine karar verdiler.
Aslında Purvis, Buckleylere saldırı planlandığından haberdardı ancak onların beyaz olmasından ötürü bu plana dahil olmak istememiş ve gruptan ayrılmıştı.
İdam Günü
7 Şubat 1894 günü, Purvis ailesinin şehirdeki ününün de etkisiyle oldukça büyük bir kalabalık adliye sarayının önünde toplandı. İdam konusunda oldukça tecrübeli olan şerif, ekibiyle birlikte sehpa ve iplerin son kontrollerini yaptı. Her şey hazırdı.
Kalabalığın uğultusu Will Purvis’in alana getirilmesiyle bir anda kesildi. Yalnızca onun suçsuz olduğuna inanan ailesi ve bazı yakınlarının ince ince ağlama sesleri duyuluyordu.
Purvis, yavaş adımlarla idam sehpasının olduğu alana çıkarıldı. Ayaklarının altında kalacak zemin parçası bir kapak olarak tasarlanmıştı. Boynuna ip geçirildikten sonra kol çekilecek ve böylelikle kapak açılıp Purvis’in ayaklarını yerden kesecekti.
Purvis’in elleri ve ayakları bağlandı. Boynuna geçirilen ilmeğin sonrasında başına siyah cübbe takılacaktı. Bu sırada şerif yüksek bir sesle, “Son kez söyleyeceğiniz bir şey var mı?” diye sordu. Genç adamın cevabı, “Ben masumum. Şu anda burada isterse beni kurtarabilecek kimseler var…” şeklinde oldu.
Kalabalık arasındaki kişilerden Columbia Methodist Kilisesi rahibi W. Sibley de, Purvis’in suçsuz olduğuna inananlardan biriydi.
Sibley, Purvis’in üst mahkemeye başvurmak için boşa çaba sarf ettiği günlerde kilisesinde cemaatiyle birlikte onun için dua etmişti. Her geçen gün kalabalık artmış ve idamdan önceki gün adliye sarayının önündeki alanda bir ayin bile düzenlenmişti.
Şerif, cübbeyi başına geçirdi ve âdet üzerine son duayı yaptı: “Tanrı yardımcınız olsun Will Purvis…”
Sonunda şerif kolu çekerek genç adamın ayaklarını yerden kesti. Normalde hükümlünün havada asılı kalıp, çırpınması gerekirdi ancak öyle olmadı. Kapak açıldıktan hemen sonra ipin düğümleri çözüldü ve Purvis, kendisini yerde buldu.
Onun suçlu olduğuna inanan şerif bu duruma oldukça kızmıştı. Purvis’i yerden kaldırdılar ve cezanın yeniden uygulanması için eski yerine getirdiler.
Her şey yeniden hazırlandı. Şerif ilmeği mahkumun başından geçireceği sıra Rahip Sibley darağacının olduğu yere fırladı ve “Ey Marion kontluğunun sakinleri. İpin düğümlenmesini önleyen Tanrı’nın elidir. Tanrı dualarımızı kabul etti. Siz ne dersiniz kardeşlerim? Purvis yeniden asılmalı mıdır?” diye halka seslendi.
Kalabalıktakiler, rahibe hak vermiş ve asılmaması için bağırmaya başlamıştılar. İdam töreninin gergin havası yumuşamış ve ilahi bir törene dönüşmüştü. Eğer idamı gerçekleştirmeye çalışırlarsa, halkın Purvis’e yardım edeceği muhakkaktı. Şerif bunun üzerine idam törenini iptal etti ve genç adam yeniden cezaevine gönderildi.
Olay Sonrası
Mucizeye inanmayan Vali, derhal bir soruşturma başlatmıştı. Soruşturma neticesinde şerifin bir ihmalinin olmadığı ortaya çıktı. Ardından idam işleminin tekrarlanmasına ve gerçekleşinceye kadar da devam edilmesine karar verildi.
Purvis’in avukatlarının yeniden yargılama talepleri sonrası dava Devlet Yüksek Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme, görevlilerin düğümü dikkatsizce bağlamaları gerçeğinin kanunun engellenmesi için bir sebep oluşturmayacağına hükmetti ve Purvis’in idamının 12 Aralık 1895 günü tekrar edilmesine karar verdi.
Hapishane Baskını
Bununla birlikte Purvis’in masum olduğuna inananların sayısı gün geçtikçe arttı. İdamın gerçekleşmemesini tanrısal adalete bağlayan halktan bir grup, 12 Aralık’tan birkaç gün önce Purvis’i cezaevinden kaçırdı.
Olay sonrası hiddetlenen vali, Will Purvis’i ve onu kaçıranları ölü ya da diri yakalayanlara ödül verileceğini bildirdi. Ancak bu ödüller hiçbir zaman dağıtılamadı. Cezaevini basanları herkes tanıyordu ve Will’in ormanda saklanıp ailesinden yardım gördüğünü de bilmeyen yoktu.
Purvis Teslim Oluyor
1895 yılında Mississippi’de düzenlenen vali seçimlerinin ana maddelerinden birisi Purvis’in cezası konusuydu. Adaylardan Anselm Joseph McLaurin, seçimi kazanması takdirde idam cezasını hafifleteceğini vadetmişti ve bu, seçimde zafer kazanmasında etkin bir rol oynadı.
McLaurin’in seçilmesi sonrası oluşan güven ortamı Purvis’in gelip teslim olmasına sebep oldu. Ardından 12 Mart 1896’da Vali Mclaurin, idam cezasını ömür boyu hapse çevirdi.
Purvis ölümden kurtulmuştu ancak özgürlüğüne kavuşabilmiş değildi.
“Gördüğüm Purvis Olmayabilir”
Halk işin peşini bırakmamış ve genç adamın serbest bırakılması için imza kampanyası dahi düzenlemişti.
İki yıl sonra Purvis’in hapis yatmasına sebep olan Jim Buckley, ifadesini geri çekerek gördüğü kişinin o olmayabileceğini yönünde beyanda bulundu ve bu sayede Will, 1898 Aralık ayında affedilerek serbest bırakıldı.
Peki Suçlu Kimdi?
Cinayetin tek hükümlüsünün, suçsuz olduğuna kanaat getirilmişti ancak gerçek suçlunun kim olduğuna dair bir iz yoktu ortada. Purvis’in ceza alması da, Beckley’in “Katil Purvislerin çiftliğine doğru kaçtı” ifadesinden ileri gelmişti. Elde zaten yeterli delil yoktu.
Olayın ardından geçen 25 yılın sonunda Joe Beard adında bir adam, ölüm döşeğindeyken işlediği günahların ağırlığına dayanamayarak cinayet günü orada olduğunu itiraf etti. Beard, olayı düzenleyen grupta yer aldığını ve tetiği çekenin Louis Thornhill olduğunu iddia etti. Ancak hasta adamın ömrü yazılı ifadesini almaya yetmediği için soruşturma açılamadı. Yine de Louis Thornhill, o tarihten sonra ormana kaçarak ömrünün sonuna değin orada yaşamak zorunda kaldı.
Purvis’in Yolu
Purvis, açtığı karşı dava sonucu 1920 yılında mahkeme tarafından haklı bulundu ve 5000 dolar tazminat elde etti. 1918 yılında da temsilci John Alexander Yeager’ın girişimiyle 10000 dolarlık para yardımı yapılarak kayıpları hafifletilmeye çalışılmıştı.
Will Purvis, 1900 yılında çocukluk aşkı Sarah Matilda Boone ile evlendi ve çiftin 7 çocukları oldu. Onu idama mahkum eden juri üyelerinin hepsinden sonra; 13 Ekim 1938’de hayata gözlerini yumdu.